Bugünlerde gündemimiz malum: yolsuzluk!

Tevfik Fikret'in 1912 yılında yazmış olduğu 'Han-ı Yağma' şiiri takıldı dilime. Hani şu her kıt'anın sonunda 'Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin / Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!' dizelerinin tekrarlandığı, hani şu devrin yolsuzluklarını dile getiren meşhur şiir.

Osmanlı'dan bugüne dek süren 'yolsuzluk tarihini' burada yazmak mümkün değil elbette. Ancak aradan geçen yüzyıllara rağmen siyasetin hala sömürü ve yolsuzluk yolunda devam etmesi son derece şaşırtıcı geliyor. Yüzyıllar öncesine gitmeyelim, yukarıda söz ettiğimiz 1912 tarihli Tevfik Fikret şiirini inceleyelim birlikte. Aradan kocaman bir yüzyıl geçmiş olsa da bakınız nasıl da aynı durumdayız hala.

Bu sofracık, efendiler - ki iltikaama muntazır / Huzurunuzda titriyor - bu milletin hayatıdır
Bu milletin ki mustarip, bu milletin ki muhtazır /Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır! Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin / Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

Yani Fikret diyor ki; yutulmayı bekler bu sofra, ulusun hayatı huzurunuzda titrer ki ulusun hayatı acılıdır, ölüm döşeğindedir, ama sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır.

Efendiler pek açsınız, bu çehrenizde bellidir / Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir? / Bu nadi-i niam, bakın kudumunuzla müftehir!  / Bu hakkıdır gazanızın, evet, o hak da elde bir /Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin /Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin! 

Efendiler pek açsınız besbelli yüzünüzden /Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir?

Şu doyumcu sofra, bakın gelişinizle övünçlü! /Hakkıdır kutsal savaşınızın, evet, o hak da elde bir…

Yiyin, efendiler yiyin; bu iç şenliği sofra sizin /Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin…

Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say /Soy sop, şeref, gösteriş, oyun, düğün, konak, saray, /Tüm sizindir efendiler, konak, saray, gelin, alay /Tüm sizindir, tüm sizindir, hazır hazır, kolay kolay…

Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin /Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin

Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say / Haseb, neseb, şeref, oyun, düğün, konak, saray Bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay / Bütün sizin, bütün sizin, hazır hazır, kolay kolay... 
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin /Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin! 

Büyüklüğün biraz ağır da olsa hazmı yok zarar / Gurur-ı ihtiıamı var, sürur-ı intikaamı var. 
Bu sofra iltifatınızdan işte ab u tab umar /Sizin bu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar.

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin /Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Büyüklüğün sindirimi biraz ağır olsa da yok zarar /Görkemli yüceliği, öç alıcı sevinci var,

Bu sofra gönül almanızdan böyle ısınır ve ışıldar /Sizin şu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar…

Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin /Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

Verir zavallı memleket, verir ne varsa, malını /Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini 

Bütün ferağ-ı halini, olanca şevk-i balini /Hemen yutun düşünmeyin haramını, helalini... 
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin /Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin! 
 

Verir zavallı memleket, verir ne varsa malını /Varlığını, hayatını, umudunu, hayalini,

Tüm olanca rahatını, olanca gönül balını /Hemen yutun, düşünmeyin haramını, helalini…

Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin /Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak /Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak! 
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak /Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin /Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Bu son kıt'a ise pek manidardır:

Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak /Yarın bakarsınız söner bugün çatırdayan ocak!

Bugünkü mideler sağlam, bugünkü çorbalar sıcak /Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak…

Yiyin, efendiler yiyin; bu cümbüşlü sofra sizin /Doyuncaya, tıksırıncaya,çatlayıncaya kadar yiyin!

Gördüğünüz gibi aradan geçen 101 yıla rağmen devlet yolsuzluk tarihinde değişen hiçbir şey yok. Her daim halk ezilen, iktidar ezen sınıfında... Her daim yiyen iktidar, yenilen halk safında Anlayacağınız, hep aynı terane: "Beraber yürüdük biz yollarda!"

Fikret gerekeni söylemişken, bize sadece şiirin son kıt'asını iktidara armağan etmek düşer.

Alim olmaya gerek yok, arif olanlara sevgimle...