Kanı ve cesedi iş eylediniz kendinize,
Ölüm yürüyüşçülüğü, ölüm paylaşımcılığı, çoğunlukla boşa geçen zamanınızı nasıl da doldurdu!
İlk işiniz, televizyonunuzu açıp, kahvenizi yudumlarken "günün ölüm listesini" almak!
Karaya vuran bir çocuk cesedi çıkıyor karşınıza.
Ahlayıp vahlıyorsunuz ve hala kahvenizi yudumluyorsunuz!
Sonra "Karaya vuran insanlık" adı altında paylaşımlar yapıyorsunuz.
Artık vicdanınız rahat, paylaştınız çünkü acınızı, utancınızı!
Sonra bu rahatlık hissiyle güzel bir kahvaltı yapıyorsunuz, en şık elbiselerinizi giyip düşüyorsunuz ardından yollara. 
Yol bitene kadar her 10 adımda bir, bir mülteci ile karşılaşıyorsunuz, kimi çocuk, kimi kadın, kimi adam. 
Her birinin derdi ortak!
İlkini görmüyorsunuz
İkincisi ilginizi çekmiyor,
Üçüncüsünü görmezden geliyorsunuz,
Dördüncüsüne kafa çeviriyorsunuz
Beşincisi, altıncısı derken artık sinirleniyorsunuz.
Öfkeniz geçene dek, sövüyorsunuz gelene, getirene!
Sonra Facebook profillerinize varana dek görmezden geliyorsunuz yeniden.
Anasayfanıza düşen “Kıyıya vuran insanlık” paylaşımları vicdanınızı uyandırıyor yeniden,
“Kıyıya vuran insanlık” adına bir paylaşım daha yapıyorsunuz.
Artık vicdanınız rahat!
Uyuyabilirsiniz!
***
Uyandınız mı?
Korkmayın, bugün de iş çıktı size!
Yine memleketin bir yanında çatışma olmuş, kiminin oğlu, kiminin kardeşi, kiminin babası, kiminin kızı ölmüş!
Haydi, uyanın, açın gözlerinizi!
Bugün işiniz dünden daha zor!
Alın ölüm listenizi elinize ve kim ölmüş, kimden ölmüş tek tek ayıklayın!
Onlardansa aceleye gerek yok, kendinize gelin, kahvaltınızı yapın ve geçin bilgisayarlarınızın başına.
Bulun eli yüzü kanlı bir KÜRT EVLADI cesedi, cesedin üstünde zafer narası atan bir TÜRK POSTALI…
Paylaşın, dünyayı kurtarmanın gururuyla paylaşın, egonuzu Tanrı katına yükseltmenin huzuruyla paylaşın(!)
Ancak sizdense ve özellikle şehrinizdense acele etmeniz gerek.
Çünkü programınız bugün oldukça yoğun olacak.
Cenaze töreni için en şık elbiselerinizi seçmeniz gerek, bıyıklarınıza şekil vermeden cenaze törenine katılmanız zaten mümkün değil, tabii ön saflarda yer almak için de biraz erken gitmeniz gerekecek!
***
Her şey yolunda,
Giyim kuşam tamam,
Bıyıklara şekil verildi,
Ön saflarda yer alındı,
Bayrağa sarılmış bir tabut musallaya kondu,
Slogan işi de tamam,
Böylece “şehitler ölmedi, vatan da bölünmedi!”
Ve beklenen devlet büyüğü (!) ile birlikte beklenen an da geldi.
Başladı konuşmaya
Ve tüm gözler onun üstünde!
Kulaklar kapanmış öteki her şeye!
Bir çocuk yatıyor musallanın üstünde, kimse görmüyor,
Bir ana ağlıyor tabutun üstünde, kimse duymuyor!
Erdal Güney, bu rezil tabloyu gördüğünde “Yeni miting alanları belli oldu: ‘şehit’ cenazeleri!” demişti.
İşte, tam anlamıyla durumun özeti bu!
Acımıyorsunuz, yanmıyorsunuz, kanamıyorsunuz!
İşiniz gücünüz şakşakçılık!
Ortalığı kana bulamak!
Çünkü vampir gibisiniz,
Çünkü kanla besleniyorsunuz!
Çünkü cesetlerden nemalanıyorsunuz!
***
Bir çocuk mülteci cesedi gördüğünde birkaç paylaşımla “insanlığını” ortaya koyduğunu düşünen, 
Yolda karşılaştığı bir mülteciyi görmezden gelen,
Milliyet kılıfına bürünerek bir ölüme oh olsun diyen gereksiz oksijen tüketicileri;
Siz nesiniz, siz kimsiniz?
İnsan kimliğiniz nerede, vicdanınız nerede?
Ah, sahi onları Facebook sayfalarında, twitter profillerinde unutmuştunuz!
***
En nihayeti mi?
Canlıları gruplara ayırırken, “insan”ı sınıflara ayırmayan biyoloji öğretmenime hala minnettarım!
O günden beridir, hayvanlar, insanlar, bitkiler ve mikroskobik canlılar vardır benim için. Irk bilmem! Dil, din, mezhep zerre kadar umurumda değil! Konuşuyormuş, koklayarak iletişim kuruyormuş, dört ayaklıymış, sürüngenmiş, omurgalıymış, omurgasızmış, önemsiz bile değil!
Türk’müş, Kürt’müş, Laz’mış, Ermeni’ymiş, Fransız’mış, İngiliz’miş, oralıymış, buralıymış, fark etmez! İnsan diyorum, hayvan diyorum, canlı diyorum! Başkası tarafından öldürülmesin!
Ölümün, acının, yasın ne ırkı vardır ne de dini!
Acı hepimizin, acı hepsine!
***
Ve artık ezber bozun:
Kalbi duran herkes ölüyor!
Marifet kalbi duranı birkaç sloganla, birkaç anmayla yâd etmek değil,
Ölmelerine müsaade etmemektir.
Anlayana…