İki türlü ebeveyn vardır. Bunlar; çocuklarına sahip çıkanlar ve çıkamayanlar olarak ikiye ayrılırlar.

Çocuklarına sahip çıkamayan ebeveynler, genellikle memlekete sahip çıkarlar. Kimi tenceresiyle tavasıyla, kimi çocuklarıyla el ele alanlarda, kimi yüreklendirici sözleriyle... Bunlara ve çocuklarına, çocuklarına sahip çıkanlar 'çapulcu' ismini vermişlerdir.

Çocuklarına sahip çıkan ebeveynler ise, memlekete sahip ararlar (ki hastane, gemicik, şirket, arsa sahibi olabilmek, ayakkabı kutularını doldurabilmek vs. için bu şarttır! ) Kimi örtülü ödenek der, kimi miras, kimi alın teri... İşte bunlara ve çocuklarına da içlerinde olmayan diğer tüm insanlar tarafından 'soyguncu' adı verilmiştir.

Esasında ileri görüşlü(!) soyguncu başı 1994 yılında Belediye Başkanlığı Kongresi'nde yaptığı konuşmasında bugünü güzel anlatmış. Bakın ne diyor?

"Ben bugüne kadar evladından hırsızlık öğrenen baba görmedim, duymadım. Hırsızlık babadan evlada geçer, evlattan babaya değil. Dolayısıyla yönetimlerde hırsızlık, yukarıdaki üst yöneticilerden, alttaki yöneticilere, oradan da halka yansır. İşte temiz yönetim Refah Partisi ile geldiği zaman, bakınız rüşvet kalkıyor, yolsuzluk, suistimal kalkıyor. "

Cümleden Refah Partisi'ni atarsak ve " bakınız rüşvet kalkıyor, yolsuzluk, suistimal kalkıyor." cümlesinin sonuna da "(!)" işaretini koyarsak, ileri görüşlülüğünden dolayı Tayyip'i kutlamaktan başka yapacak bir şey kalmıyor demektir. Ayrıca Taksim Direnişi sırasında yere göğe sığdıramadığı polisinin, yolsuzluk operasyonunda bulunanlarını görevden almaları da manidar.

Sonun başlangıcı olan olayları hayretler içinde seyrettiğimi söylersem yalan olur, ancak zevk içinde seyrediyor ve bir dahaki bölümü heyecanla bekliyorum.

***

Bir babanın oğlunun gözaltına alınmasından daha büyük bir acı var Arınç! Çocukları devlet tarafından öldürülmüş babalar bunu gösterecektir.

Çocuklarının katili devlet olan tüm anne ve babaları selamlıyor, başta 19 Aralık (2000) Katliamı'nda ve 19-26 Aralık (1978) Maraş Katliamı'nda, darağaçlarında, cezaevlerinde, alanlarda yaşamları 'yitirilen'leri saygıyla anıyorum.

Ölümlerimiz bile bize onur verirken, sizin onur denilen o duyguyu hiç yaşamamış ve yaşamayacak olmanız ne acı!