Sosyalist Sistem çöktüğünden bu yana, özellikle İslam coğrafyasında Siyasal İslam bir alternatif gibi sunulmaya başladı. Hatta böyle bir algı da oluşturuldu. Birçok çevrede “Neden olmasın” tartışmaları yapıldı. Zorla üretilmeye çalışılan Arap Baharı‘nda, Siyasal İslam Mübarek’in, Kaddafi’nin, Esad’ın alternatifi gibi sunuldu. AKP ve Erdoğan ise, bütün bu ve benzeri alternatiflerin ‘babası ve akıl hocası’ havasında empoze edildi. Türkiye başta olmak üzere, İslam ülkelerinin tamamında var olan sol ve komünizm düşmanlığı bu dönemde özellikle Türkiye’de bir kez daha “Bu soldan adam olmaz” söylemine sarıldı. Sola ve solun beslendiği kaynaklara düşmanlık ayyuka çıkartıldı. Bunun için CHP, örnek olarak hep hazır ve nazırdı! CHP, sol ve sosyal demokrasiyle ancak 1960’ların ikinci yarısından itibaren tanışmış olsa da, bu konunun en önemli örneği olarak sürekli dövüldü. Kimi zaman Kemalizm niyetine, kimi zaman Cumhuriyet niyetine, kimi zaman da sol niyetine… Hem de yalnızca muhafazakar, sağcı, İslamcı partiler tarafından değil; devrimciler de, Marksistler de ‘gelip geçerken’ CHP’yi dövmeden geçip gitmediler! İşin doğrusu; CHP de çoğu zaman dövülmeyi hak etti! Çünkü CHP, bu kadar dayaktan sonra; sola doğru yöneleceğine, ısrarla sağa selam vermeye devam etti. Kendi tarihinde bile, iki kez onu yukarı taşıyan rüzgarın sol olduğunu bilmesine rağmen, bundan habersizmiş gibi davrandı. 1974 çıkışı, 1977 seçimleri ya da 1989 seçimleri pozitif örnek olarak verilse de, sonuçlara baktığımızda günlük hayatta bu örneklere uygun davranılmadı. Tıpkı 2012 Kurultayı’ndaki oybirliği ile yayınladığı, hatta sonradan bunu daha da somutlayarak, adına da Demokrasi ve Özgürlük dediği sonuç bildirisi örneğindeki gibi ‘yok hükmünde’ oldu…

Arap Baharı’nın bitmesi, Siyasal İslam’ın Suriye’de ve Mısır’da, daha önce Irak’ta, Pakistan’da ve Afganistan’da aldığı ağır yenilgi, her şey bir yana ama ‘siyasal’ İslam’dan demokrasi çıkamayacağını açıkça gösterdi. Bu sonuç, İslam coğrafyasında Cemal Abdül Nasır sonrası belki de ilk kez, sol ve komünizm düşmanlığının azalmasını ve bir alternatif olarak yeniden tartışılmasını sağlayabilir. Siyasal İslam’dan uzaklaşma laik yaklaşımlarla ve solla buluşabilirse, demokrasi ve özgürlük öne çıkar, böylece Türkiye başta olmak üzere, İslam coğrafyası sola yönelebilir. Üstelik bu yönelme, AKP’nin Yeni Osmanlı hayalinin hüsranla sonuçlandığı bu dönemde daha da hızlı olabilir!

Bu kuşkusuz kolay değil ama imkansız da değil. Bunun için, CHP’nin Demokrasi ve Özgürlük Bildirgesi’nde olduğu gibi, cephesini sola dönmesi; önce solla ve devrimcilerle, hemen arkasından da Kürt hareketiyle ve Alevi hareketiyle hızla barışması gerekir. CHP; yazdıklarına, bildirgelerine, devletin demokratikleşmesine yönelik verdiği kanun tasarılarına uygun davrandığında, sağdan ve merkezden medet ummaktan da vazgeçer. Kulislerdeki “Solcular ve Aleviler zaten bize oy veriyor, önemli olan sağdan, merkezden oy almak” şeklindeki konuşmalar da sona erer veya en azından bu tür konuşmaların kullanım süreleri dolmuş olur!

CHP’de yaşanacak ortak bir söylemin kendi dışındaki güçleri de etkileyeceği kesin. Bu karşılıklı etkilenme, CHP dışındaki demokrasi güçlerinin de CHP’yi bütün kötülüklerin anası olarak görmekten vazgeçmesini beraberinde getirebilir! Zira, CHP düşmanlığı, bazen bırakın ittifakı, yan yana gelip konuşma olanağını bile ortadan kaldırıyor. Oysa, bütün örnekler bize gösteriyor ki; genel olarak solun gelişmesi, solun bütün renklerinin gelişmeye başlamasıyla ete kemiğe bürünüyor. 1980 öncesi, Dev Yol’dan TKP’ye devrimci hareket oldukça güçlüydü ama herkesin bildiği gibi o dönem CHP de çok güçlüydü. Çünkü Sol kendi içinde tartışsa da, birbirini besliyordu. Bugün bütün eleştirilere rağmen, toplumsal hayatta en rahat hareket edilen alanlar CHP ya da BDP belediyelerin olduğu yerler oluyorsa, bu asla tesadüf değildir! Solun doğası böyledir!

Sınıfta kalan Siyasal İslam’dan kan, gözyaşı ve hüsran dışında bir şey çıkmayacağını görülmüştür. Dünyanın diğer yerlerinde ne olur bilemem ama, Türkiye başta olmak üzere, İslam coğrafyasında önümüzdeki dönemin alternatifini ancak sol ortaya çıkarabilir! Yeni Türkiye’yi ancak sol kurabilir ve bu sol artık kendi dışındaki diğer sol renklere düşmanlık yaparak büyüyemeyeceğini görmelidir! 2014 Yerel Seçimleri adayların yarışından daha çok, siyasi tercihlerin referandumu olacağa benziyor. Buna hazırlanmalı!