Diyanet İşleri Başkanlığı geçen ay hazırladığı bir kamu spotunda Türkçe, Kürtçe, Arapça, Arnavutça ve İngilizce vaaz veren imamlara kardeşlik ve eşitlik çağrısı yaptırdı. Hem de kolay kolay kimsenin itiraz edemeyeceği cümlelerle: "Ey İnsanlar... Arap'ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur.”
Spotta itiraz edilebilecek, tartışılabilecek başka cümleler olsa da, en azından bu cümlelere itiraz etmek mümkün değil... Bu lafları eden, kendisini “eşitlik ve kardeşliğin” temsilcisi gibi sunan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ne bu güzel laflarla, ne de eşitlikle alakası var. Yalnızca Diyanet’in mi? Hayır! Mevcut iktidarın da, devletin de eşitlikle hiçbir alakası yok!

Bu durumu en iyi Aleviler bilir ve yaşar! Hoş, işin doğrusu bu durumu bilmeyen bir tek “Allah'ın kulu” da yoktur! Özellikle “mürekkep yalamış” herkes, inançlar arasında yaşanan eşitsizliği çok iyi bilir. Dayatmaları da, havuç ve sopa politikasını da! Ya sev, Sünni gibi asimile ol, ya da terk et politikasını da! Devleti yöneten bütün kadro bu durumu iyi bilir. Tıpkı, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Paşaların bildiği gibi… Tıpkı yargıçların, savcıların çok iyi bildiği gibi… Ancak bu saydıklarımın tamamı devletin “sahibi” oldukalrı için, devlete hakim olan inancın aklıyla düşünürler, oradan bakarlar ve ona uygun kararlar verirler. Durum böyle olunca, onların ağızlarından çıkan eşitlik, kardeşlik lafları yalızca kulağa hoş gelir, gerisi büyük birer yalandan öteye geçmez!

Alevinin misafirperverliğini, rakı masasındaki muhabbetini, türkülerini ve hiç vazgeçemediği Bektaşi fıkralarını çok sevdiğini söyleyenler, bunları birbirlerine övgüyle anlatanlar bile, sıra hak, hukuk ve eşitlik mesesine gelince Alevileri ve Aleviliği yok sayarlar. Alevilik gibi engin bir inancı asla kendine özgü bir teolojik yapı olarak görmezler! Ne anlatırlarsa anlatsınlar, onlara göre Alevilik son tahlilde hep talidir ve Sünni İslam’a tabidir! Çünkü onların iktidarı dün Osmanlı’da da, bugün Cumhuriyet’te de kendisini Sünniliğe göre konumlandırmıştır. Bu yüzden bir çok kişinin inandığının tersine “Cemevi’ni ibadethane olarak kabul etmek ve yasalar önünde tıpkı Sünnilik veya diğer inançlar gibi eşit görmek” sanıldığı gibi “basit bir karar” değildir! Böyle bir karar devletin de, iktidarın da yüzlerce yıla yayılan kimyasını, DNA’sını değiştirecek çok önemli bir karardır. Devlet böyle bir karar verdiğinde, bütçeden başlayarak yasalara, oradan medya olanaklarına kadar aklınıza gelecek her alanda mevcut olanı Alevilerle ve diğer inançlarla eşit paylaşmak zorunda kalacaktır! Eşit paylaştığında ise o zaman tek yanlı olarak rahatça kullandığı, stratejik planlar yaptırdığı Diyanet İşleri Başkanlığı’nı aynı rahatlıkla kullanma şansı kalmayacağı için Diyanet’e ihtiyacı da kalmayacaktır!

Devlet ve siyasi iktidar bu gerçeği bildiği için, Alevilere karşı aldığı “yok sayma yada kendisi gibi olmasını” isteme tavrı yalnızca taktiksel bir yaklaşım değil, tümüyle stratejik bir yaklaşımdır! Bundan dolayı Alevilerin bütün hamleleri her seferinde “devletin beton bloklarına” çarpıp geri dönüyor. Tıpkı eski ABF Genel Başkanı Turan Eser’in Diyanet İşleri Başkanlığı aleyhine 30 Kasım 2012 tarihinde açtığı davanın Ankara 17. İdare Mahkemesi tarafından reddedilmesi gibi. Turan Eser, açtığı davada Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinin, Diyanet TV yayınlarının, fetva uygulamalarının eşitliğe ve laikliğe aykırı olduğunu belirterek, Alevilere ve onların ibadethanesi olan cemevlerine de bütçeden pay ayrılmasını talep etmişti.  Mahkeme bu talebi reddettiği gibi, “Türk Milleti adına” verdiği kararında, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın  tümüyle Sünniliğe hizmet ettiğini, 120 bin kişilik kadrosunda Alevi bir çaycının bile olmadığını bile bile, hepimizin gına getirdiği bildik eşitsizlik ezberini “eşitlikmiş” gibi tekrarladı:  "Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir… Anayasal ve Yasal dayanaklar uyarınca faaliyet gösteren Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, davacının tüm cemevlerine kaynak aktarılması, Diyanet TV yayınlarına son verilmesi ve dinsel fetva verme uygulamasına son verilmesi yolundaki isteminin reddedilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir.”