Ahmet Atakan da Aleviydi! Tıpkı, Gezi eylemleri sürecinde ölen gençlerin tamamı gibi! Yaralananların ve gözaltına alınanların da önemli bir bölümünün Alevi olduğu anlaşılıyor. Peki nasıl oluyor da, eylemlerde ölenlerin, yaralananların, gözaltına alınanların önemli bir bölümü Alevi oluyor? Gelin, birlikte bu sorunun cevabını bulmaya çalışalım...

Polis uzunca bir süredir, çok bilinçli bir biçimde Gezi eylemleri ile sembolleşen Taksim, Kızılay gibi meydanlardaki buluşmaları hemen dağıtıyor. Gezi Parkı otomatiğe bağlanmış gibi, Taksim Dayanışması’nın her buluşma çağrısında hemen kapatılıyor! Çünkü iktidar yaşayarak gördü ki, merkezi buluşmaları zorla dağıtmazsa, yüzler bin, binler ise yüz bin oluyor. Hem de ışık hızıyla! Çünkü artık Türkiye 1 Haziran öncesinin Türkiye’si değil. Uluslararası desteği kalmayan AKP ulusal düzeyde de ciddi destek kaybediyor! İnsanlarda kendine güven arttı. Korku duvarı yıkıldı!

Bu gerçeği iyi bilen iktidar, hem binlerin yüz bine dönüşmesini hem de Gezi eylemlerine katılan o çok renkli katılımı engellemek için iktidarı protesto eden eylemleri, merkezden “kenara” doğru itiyor. Bu bazı çevrelerin de işine geliyor! İstanbul’da Gazi, Ankara’da Tuzluçayır ve Dikmen gibi... Antakya Armutlu örneğinde olduğu gibi… Kenara doğru itilen eylemler bu kez orada polisin bilinçli saldırılarıyla karşılaşıyor ve kaçınılmaz bir şekilde direnişe dönüşüyor. Sonra da her gece kendisini tekrarlayan “klasik fotoğraf” ortaya çıkıyor: Polis eylemcilerin üzerine biber gazı ve tazyikli su sıktıkça, sokaklarda hemen barikatlar kuruluyor, arkasından TOMA’lar taşlanmaya başlanıyor, sonra da Tuzluçayır örneğinde olduğu gibi, neredeyse her köşe başında “barikat ateşi” yakılmaya başlanıyor!

Ve bu “görünmeyen gündem” başta Aleviler olmak üzere bütün muhalefet güçlerini içine alan tehlikeli bir gündem oluşturuyor:

1) Eylemlere katılımda sayı hızla düşüyor. Dün, meydana çıkan yüzler bir anda bin, iki bin, beş bin kişi olurken, şimdi işler tersine dönüyor, binler yüzlerle ölçülmeye başlıyor.

2) Eylemler Alevi mahallelerine doğru itilip, oralara sıkıştırılıyor. Bu durumda katılımın bileşimi de hızla tekleşiyor. Ortada yalnızca Aleviler kalıyor!

3) İktidara yönelmiş, hükümetin istifasını isteyen eylemler, örneğin Tuzluçayır’da “Cami-Cemevi Yapımını Protesto” eylemine, Antakya Armutlu’da ise Türkiye’nin Suriye politikasını protestoya dönüşerek ama hedeften sapmaya ve genel sorun gibi gözükse de “lokal” özelliklere bürünmeye doğru evriliyor.

4) Bütün bu gelişmelerin sonucunda “huysuz, geçimsiz ve her şeye itiraz eden bir Alevi portresi” çiziliyor! Siyasi iktidar, polis, onların basını da Mümtazer Türköne’den Rasim Ozan Kütahyalı’ya kadar bu “itici Alevi resmini” oya gibi işliyorlar ve sürekli gündemde tutuyorlar. Yalnızca Esad ve Kılıçdaroğlu meselesinde değil, PKK ve Kürt meselesinde, DHKP-C operasyonlarında bile “aşırı, marjinal ve de solcu” Alevilerin rollerini hatırlatıyorlar!

5) “Alevi mahallelerine ve Aleviliğe hapsedilmeye” çalışılan bu zoraki tablo, Alevi hareketinin son beş yıldır büyük mitinglerle gündeme oturttuğu “eşit yurttaşlık” hakkı gibi temel ve asıl talebin kaybolmasına neden oluyor ve büyük kitleler ana hedeften uzaklaşıyor!

6) Ana hedeften sapma olunca, Tuzluçayır’daki Cami-Cemevi örneğinde olduğu gibi, çok ciddi bir asimilasyon projesi “bir kardeşlik ve eşitlik” projesi olarak sunulmaya, Alevilerin en örgütlü kesimleri de kardeşliğe ve diyaloğa kapalı gibi gösterilmeye başlanıyor. Ya bu proje bundan 179 yıl önce, 1834’de Nakşi Şeyhleri aracılığıyla hem de Hacı Bektaş Dergahı’na cami dikerek başlamadı mı” gibi önemli itirazları duyan bile olmuyor!

7) Bütün bu sonuçları alt alta koyunca, kamuoyunda cemaat ve Sünni Ulema, sanki “uzlaşma, diyalog ve eşitlik” isteyen taraf, on binlerce üyeye sahip, her hafta yüz binlerce insanın girip çıktığı Alevi örgütleri de “çatışma ve gerilim” isteyen taraf olarak sunulmaya ve böyle bir algı yaratılmaya, Alevi hareketi itibarsızlaştırılmaya ve değersizleştirilmeye çalışılıyor!

Alevi hareketinin bu oyunu süratle bozması gerekiyor. Bunun ilk adımı, eylemler ve protestolar Alevi mahalleleri yerine, yeniden iktidar karşıtı her renkten kişi ve kuruluşun katılacağı merkezi alanlara, parklara doğru taşınmalı. İkincisi de Alevi hareketi her eylemini mutlaka diğer toplumsal güçlerle, sendikalarla ve siyasi yapılanmalarla birlikte organize eder hale gelmelidir.