Yüksek sesle konuşuyordu. Beyaz Kule’nin çevresinde her zaman gittiği gazinodaydı yine… Etrafındakiler hele de devlet işleriyle ilgili konuşacaklarsa ancak fısıldaşabiliyordu. Çünkü jurnalciler her taraftaydı. Ama Mustafa Kemal açıktan açığa eleştiriyordu günün koşullarını… O gece masada askerler ve siviller yine her zamanki meseleyi konuşuyorlardı ‘Ne olacak bu memleketin hali… ?’ İttihat ve Terakki’nin güçlü olduğu Selanik’te o günlerde gizli, saklı da olsa her köşe başında konuşulan konuydu bu zaten. Sohbetin bir yerinde Mustafa Kemal cebinden bir kalem çıkartıp sonra da , “Fuat kağıt var mı ? “ diye sormuştu Yüzbaşı Fuat’a. Kağıdı çıkartıp uzattı Fuat Bey, Mustafa Kemal’e. Bir harita çizmeye başladı Mustafa Kemal. Bir gelecek öngörüsüydü yaptığı. Osmanlı İmparatorluğu’nun gelecekteki sınırlarını çiziyordu. Çizimi bitirince, “Al. İşte vatanımızın haritası budur. Sakla bu kağıdı, ileride gözlerinle göreceksin” diyerek Yüzbaşı Fuat’a uzattı kağıdı Mustafa Kemal. Fuat Bey (Bulca) “Daha neler ?” der gibi baktı haritaya. Mustafa Kemal, bir ucu Bağdat’ta bir ucu Tuna’da olan koskoca imparatorluğun sınırlarını Anadolu’ya kadar daraltmıştı. 1919’da Erzurum Kongresi’nde altı çizilen Misak-ı Milli sınırlarından bir tek farkı vardı haritanın. Kerkük’ü de sınırlara dahil etmişti Mustafa Kemal.

Yıl 1907’di. Aylardan Ağustos. 13 yıl sonra hayat Mustafa Kemal’i doğrulayacak. Misak-ı Milli sınırlarına son şeklini Ankara’da verecekti Mustafa Kemal Paşa. Verecek ve tıpkı Erzurum Kongresi’nde olduğu gibi diyecekti ki; 

‘Vatan bir bütündür parçalanamaz’

...