‘Doğu İslam Toplumunu nakilcilikten akılcılığa yöneltmiş olan ve böylece bu topluma çağ değiştirme yolunda ilk adımları attıran Atatürk’ün ölümünden sonra hep izinde olduğumuz söylendi, durdu.

Ancak önce O unutturulmaya çalışıldı. Pullardan, paralardan resimleri kaldırıldı, sonra da devrimlerinden, devrimlerinin temeli olan laiklikten küçük ama küçümsenemeyecek ödünler verildi; O’nun izindeydik.…

Kitaba ne ad vereyim diye düşündüm ve kendi kendime sordum: “Atatürk’ün izinde ne kadar yol aldık ?” Geriye dönüp baktığımda gördüm ki, bir arpa boyu bile yol alamamışız. Bunun için kitabın adını, “Atatürk’ün İzinde Bir Arpa Boyu” koyuyorum…” Böyle yazmıştı Bahriye Üçok 1983’te kitabının önsözüne. O son kitabı oldu.

Mustafa Kemal 1919’da Samsun’a çıktığı yıl doğmuştu Bahriye Üçok. Cumhuriyet doğarken bebekti. Büyürken çocuk, genç…Sancılı bir dönemde akademisyen olmuştu. 1953’te Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne asistan olarak girdiğinde de bir “ilk”e imza atmış İlahiyatın ilk kadın akademisyeni olmuştu. Farklıydı. Arapça, Farsça ve Fransızca biliyordu hem de iyi derecede. Didik didik etmişti İslam Tarihi’ni. İslam dinini çağdaş, hoşgörülü ve gerçekçi kalıplar içinde değerlendiriyordu ve diyordu ki “başörtüsü siyasidir” 1988’de bir akşam TRT’de yayınlanan bir açık oturumda da Kuran ayetlerinden örnekler vererek açıkladı görüşlerini. İşte o gece kıyamet koptu. Tebrik ve tehdit telefonları hiç susmadı. Tebrikler bir iki gün sürdü ama tehditler hiç durmadı. Sadece o da değil ANAP Merkez Bankası Yasası görüşülürken üniversitelerde türbanın serbest bırakılmasıyla ilgili ek madde ekleyince de Bahriye Üçok çıkmıştı karşısına. “Asıl hedef Atatürk ve ilkeleri özellikle de laikliktir” diyordu.Susmuyordu; konuşuyordu; anlatıyordu. Anlattıkça tehdit ediliyordu. Kimi, “Cehennemde yerini ayırttım” diyordu. Kimi “Belanı bulacaksın.” Korkuyordu da…Kızını; deliler gibi sevdiği adamdan Coşkun Üçok’tan olan Kumrusu’nu yalnız bırakmaktan korkuyordu. Kendisi babasız büyümüştü. Ya şimdi de kızı da kimsesiz kalırsa diye korkuyordu en çok.

6 Ekim 1990 günü kızı Kumru, bir paketle geldi eve. Azıcık yırtılmıştı kargo paketi. İçinde kitap vardı. Yırtıktan bakınca görünüyordu kitaplar. Kumru paketi eve getirdiğinde, “bombanı getirdim” diye seslendi annesine. Pakete bakıp kitapları görünce kızına takıldı. “Bomba değil kitapmış yahu” dedi. Paketi açamayınca “Bunu dışarıda açayım, sen biraz uzak dur” diyip bahçeye çıktı Bahriye Üçok. 30 saniye sonra muazzam bir patlama duyuldu. Sol eli bileğinden kopmuştu Üçok’un. Hastane, uğraşmalar, koşuşturmalar…Hiç biri sonuç vermedi.

Önce Muammer Aksoy sonra Çetin Emeç; ardından Turan Dursun ve en son Prof. Dr. Bahriye Üçok… Kara ve kirli ölümlerin yılıydı 1990…

Düne Bakma Durağı

#dunebakmaduragi

#bahriyeüçok

#Atatürkünİzinde