Benzersiz ne demekse oydu Köy Enstitüleri… Hasan Âli Yücel’in, “Bizimdir, kimseden almadık, bizden alsınlar” deyişi de bundandı. Üzerlerinde yamalı pantlonlar, ayakları çıplak, günlerce yol yürüyüp geliyordu bu okullara çocuklar. Ya pusuda bir kaplan gibi tetikte  ya da serçe gibi ürkek binlerce çocuk toplanıyordu avlularda. Çoğu sus pustu.  “600 yıldır susuyorlar. Bir anda olmaz ki” diyordu İlköğretim Müdürü  İsmail Hakkı Tonguç.

Tuğla kesiyor, temel kazıyor, duvar örüyor. Diktikleri sebzeyi pişirip yiyorlardı. İş için, iç içinde, işle öğreniyorlardı yaşamayı, üretmeyi ve öğretmeyi. Canlarına minnetti. Çünkü zaten tarlada anası, babasıyla çalışıyordu çoğu. Enstitülerdeki iş neydi ki ?  Öğretmen olacaktı onlar. Cumhuriyet ilkelerini köylere götürüp belleteceklerdi.

Toprakla uğraşanın üstü başı toz, toprak olur, eli nasır…

Senin tarlan karadenizdir

Ama Trabzon Beşikdüzü Köy Enstitüsü farklıydı diğerlerinden. “Senin tarlan Karadeniz’dir” demişti Tonguç, Okul Müdürü Hürrem Arman’a. Karadeniz’li köy çocukları balıkçılığı öğreneceklerdi orada. Ama hiçbir Köy Enstitüsü’nde öğretilen sadece yapıcılık, hayvancılık, tarım, ev ekonomisi değildi ki. Saz öğretiyordu Aşık Veysel bu Enstitüler’de. Türkü derliyorlardı çocuklar. Mandolin hatta piyano çalıyorlardı. Ama dedik ya Beşikdüzü farklıydı diye. Müzik öğretmenleri Mehmet Ali Kamacıoğlu daha öğrencileriyle tanışırken keman çalmıştı onlara. Sonra da sormuştu. “İster misiniz öğrenmeyi ?” diye. Kemençeyi duymuş çocuklar için keman o kadar yabancıydı ki ama hevesli, ateş gibi çocuklardı hepsi. “İsteriz” dediler hep birlikte. Dediler ama 1940’lar, İkinci Dünya Savaşı iflahını kesmiş ülkenin ne para var ne de ödenek ? Ama istemek; işte o büyük bir sihirdi. Kamacıoğlu yüreğindeki o sihir ve ödünç kemanlarla küçük bir orkestra kurdu önce. 9 öğrencisine hızla keman öğretti. Bir yılbaşı temsilinde karşılarında keman çalan köy çocuklarını gören Vali ve il yöneticileri, “dile benden ne dilersen” dediler Kamacıoğlu’na. Bozuk da olsa Samsun’dan gelen bir Fransız piyanosu, bir viyolonsel, üç keman bir de akerdeon…Bunlar Beşikdüzü’ne geldiğinde dünya bir başka dönmeye başlamıştı herkes için.