Pazartesi günü yazdığım “2014 seçimleri 1989 gibi sonuçlanabilir” başlıklı yazıya epeyce bir “geri dönüş” aldım. Birçok kişi “evet bu mümkün olabilir” dedikten sonra, “ama CHP buna uygun bir parti değil, kaldı ki, adaylar ön seçimle değil, atama ile belirleniyor” değerlendirmesini öne çıkarıyorlar. Örneğin, Celal Necati Üçyıldız, anlaşılır ve somut bir değerlendirme yapmış demiş ki; “1989’da iki slogan işi bitirmişti: ‘Limon gibi sık ve süpürge ile süpür.’ O yıl SHP’de parti içi demokrasi vardı. Ön seçimler yapıldı kıran kırana. Sosyal demokratı, sosyalisti bir arada güç birliği yaptılar. Deyim yerinde ise ANAP’ı sildiler, süpürdüler. Şimdi aynı hava eserse, Gezi değişim hareketi sandığa yansırsa, şu Vahabi uzantıları çöplüğe gider...”

1989’da olan 2014’de olabilir. Değişim isteği sandığa yansıyabilir. Bunun olabilmesi için öncelikle yerel iktidarların yeniden alınacağına inanmak gerekiyor. Gezi direnişi iktidar olma inancını yükseltmiş olsa da, bu inancın sokakta yarattığı rüzgar görünen o ki, CHP başta olmak üzere “genel merkezlere” henüz yeterince yansımamış durumda. Bu nedenle yerel seçimlerde belediye başkanlığı için aday adayı olanların en büyük dertleri ve hedefleri, genel merkez yöneticilerine ama en başta da genel başkana kendilerini beğendirmek üzerine kurgulanmış durumda…

Haksızlık yapmamak gerekiyor, kuşkusuz projelerle ve politik açılımlarla ortaya çıkan adaylar da var ancak ezici çoğunluk için asıl hedef, kendini beğendirmek üzerine kurgulanmış durumda. Çok haksız da değiller, çünkü sistem ön seçimi de liyakatli olmayı da öngörmüyor. Adaylık, liyakatten daha çok, paralı olmaya, zengin olmaya ve genel merkez yöneticileriyle “iyi ilişkilere” endekslenmiş durumda. Beldeler dışında, metropol ilçelerde, illerde ve büyük şehirlerde belediye başkanı olmak imparator olmaya dönüştüğü için, belediye başkan aday adaylığı bile çok para gerektiriyor… İstisnalar hariç, sistemin bütünü dikkate alındığında, zengin olmayan birisinin başkanlık için aday olması bile mümkün değil! Bu durum, yalnızca AKP belediyeleri için geçerli değil, CHP için de fazlasıyla geçerli bir gerçeklik! (Sistem böyle kurgulandığı için, bu belirlemenin dışında kalan, liyakate olmasa bile, en azından “davaya bağlılığa” dayalı olan BDP’de de önümüzdeki dönemde “zengin olanın aday olacağı” bir sitemin en azından bazı bölgelerde ortaya çıkması sürpriz olmaz!)

Sistem paraya dayandığı için, başlarda lafı edilse bile bir süre sonra “dava” geride kalıyor. Dava geride kalınca, yaratıcı ve devrimci ruh da, idealler de hızla kayboluyor. Birçok değerin yerini para aldığı için, idealist olmak, dava adamı olmak, ulaşılır olmak “out” olmuş durumda! Son 20-25 yılın sistemi böyle şekillendiği için sol da, siyasetin geneli de efsane belediye başkanları çıkarmıyor, çıkaramıyor! Haşim İşcan, Yüksel Çakmur, Vedat Dalokay, Fikri Sönmez gibi efsane belediye başkanlarından bahsederken bundan dolayı sanki yüzyıl öncesinden bahseder gibi oluyoruz!

Diğer yandan, önümüzdeki seçimlerde yerel iktidarları almanın, yeni bir siyasal iklimi yaratmanın birinci koşulu, iddialı ve doğru bir politik söylem olacaksa, ikincisi inanmak, üçüncüsü liyakat, dördüncüsü de vatandaşa dokunmak olmalıdır… Çünkü şu anda CHP’li Belediye Başkanları ile ilgili şikayetlerin en başında dokunamamak ve ulaşamamak gelmektedir! CHP’nin yönetimde olduğu Metropol il ve ilçelerde sokağa çıkıp önünüze gelen 15-20 kişiye belediye başkanını sorun, ezici bir çoğunluktan alacağınız ilk tepki, belediye başkanlarının ulaşılmaz olduklarına dair şikayetleri olacaktır. Türkiye’de ulaşılmaz olmak, biraz abartıyla söylersem sanki daha önemli bir adam olmaya tekabül ediyor. Ulaşılmaz adam daha matah, kolay ulaşılır adam önemsiz adammış gibi garip bir algı yaratılmış durumda. Bu yüzden bazı başkanlardan randevu almak için bile bile neredeyse araya aracı koymak gerekiyor. Belediye başkanını arayanların ezici çoğunluğu kendisine, kızına, oğluna iş aradığı için arıyor olsalar da başkanlar kapıları kapatmak yerine, kapıları sonuna kadar açmak zorundadırlar. Dokunmayan, kucaklamayan, kolay ulaşılamayan, hatta öpmeyen bir belediye başkanı Türkiye’de seçim alamaz! AKP elinden yerel iktidarlar alınacaksa 2014 seçimlerinde hem halkçı ve devrimci hem de bütün kapalı kapıları açmak ve ulaşılır olmak gerekiyor!