Bildiğinden şaşmaz nasihat almaz
Aslı münkir olan imlaya gelmez
Hakkını yitirmiş, kendini bilmez
Nefsiyle oynaşan pehlivan çoktur

( Genç Abdal )

 

Uzun makalemizin son bölümüyle Anayasa, Barış süreci, Reyhanlı Katliamı üzerinden kamplaşma yaratan ve kendi ideolojik hükmünü uygulamaya çalışan devlet ve uygulayıcısı olan iktidarın dili, eylemleri, şiddeti, öncesi, sonrası ve geleceği üzerine çözümlemeler anlatılmaya çalışılmıştır.

Bu metinle Alevilerin, Alevi örgütlerinin sözü, toplumsal mesajı ve aynı zamanda kendi yapılarının sıkıntıları dile getirilecektir. Son bölümle birlikte bizler düşen bu konu ve başlıklar üzerinden tekrardan halka oluşturacak bağların zeminini ve dilini aramaktır. İdeolojilerin ve muktedirlerin bizlere vereceği sadece kendi duvarlarında hapsederek baskınlaştırılan devletlu oyunları ve taraf yaratmalarıdır.

İşte halkın ve halkların geleneği, dili, eşitliği de burada inisiyatif almalı, kardeşlikse murad, herkesin kardeş olacağı, kardeşlik baskınlığının ol(a)mayacağı coğrafyayı sağlamaktır. 

  

Alevilerin Dili, Aleviler ve Alevi Hareketi Nerede Kalmıştı…  

Alevileri ve Alevi örgütlerini algılamak, anlamak için, barış süreci, eşitlik Alevileri ve Alevi örgütlerinin kitleseli önceleyen çalışmalarını takip etmek yararlı olacaktır. Buna başat olarak Reyhanlı’da ki katliam, devlet ve iktidar odağının alternatifi olarak siyasal ve anayasal çözüm sözleri ve ötekilerin algılamaları üzerinden kendilerinin seslerini duyurmak için Alevi örgütleri Ankara’daydı.

Alevi örgütleri bundan sonra ki süreçte omurgalı bir yürüyüş ve mücadele için yol kararlılığının işaretleri için mihenk taşı olabilecek göstergelerden birini yaşama geçirmek için 3. Alevi Kurultayı’nı gerçekleştirdi. Burada halkın ve toplumun aynı zamanda da Alevi Hareketinin önüne koy sürekli sorulan ve sordurulan konuların, süreçlerin üzerine söz söylemesi idi. Amaçlanan Alevilerin dilini açmak, farklı noktalardan çözümlemeler getirmek, alternatif yaratmak adına önemli bir düşünsel ve pratik çalışmayı bildirisiyle noktalayarak toplumla paylaşmasıydı. Bu kurultayda Alevilerin siyasal taleplerinin diriliği ve özgünlüğü aynı zamanda topluma sunacağı toplumsal çözümler Alevi örgütlerinin iler ki dönemlerde aksiyonerlik ve kollektif bütünsel hareket etme arzusunu ve direncini göstereceğidir.

Sonuç olarak kurultay Alevi Hareketine ciddi bir virajda yol almak, yol yürümek, dava inanlığında direnç omurgalığını yansıtmak açısından rehber olacağıdır.

Alevi Kurultayının önemini anlatırken biraz da Alevi Hareketi üzerinde durmayı ve son yıllarda pek fazla örgütlü bir demokratik kitle kolektifliğini sergilemeyen durumdan bahsetmek hususunu anlamlı buluyoruz.

 Alevi örgütlerinin geçtiğimiz son yıllarını örgütsüz ve örgütsüzleştirilerek geçirmesi kendisini yenilemesinin tersine demokratik baskı aracı olarak örgütlü mücadelesine set çekmiştir. Alevi Hareketinin son yıllarını sadece baz almak tabii ki indirgemeci bir tavır ve eylem olabilir. Hareketin kuruluşundan beri inşanın kendisi sıkıntılı yapılanma ve örgütlenme içindeydi. Alevi örgütlerinin içini iktidar alanı olarak görerek Alevilerin mücadelesinin ve dava bilincinin hattını kırarak “kamusal alana” peşkeş çekilmesiydi. Bunun yanında da üye sayısının ibre ağırlığına göre sayısal olarak tekabül etmesi de sıkıntıda başat rol almaktadır. Fakat Alevi Hareketinde ki etkili insanlar bu sorunları ve sorunu çözeceğim diyerek gelmesi zamanla bu sorunu çözmede tıkaç görevini görmelerine neden olmuştur. Çünkü her farklılığı kendi iktidar alanının tehdidi olarak algıladığından ve kişisel çıkarlar söz konusu olduğundan sorunun kendisi durumuna dönüşmektedirler.

Özellikle Alevi Hareketinin refleksi, mücadele gücü, iradesi ve bilinci son yıllarda görülmedik bir şekilde ibresi farklı alanlara kaymakta veya kaydırılmaktadır. Alevi Hareketi içinde ki diri unsurlar devre dışı bırakılmakta, Alevi Hareketlerin içinde farklı yapılanmalar boşa çıkartılmakta, fesh edilmekte aynı zamanda kollektif aksiyoner oluşumlar engellenmektedir. Bunun beraberinde hantal, içi boşaltılmış ve her türlü pazarlıklara açık kitleleri oy deposu olarak kullanabilecek durumlara atıllaştırılmaktadır.

Bu da yetmezmiş gibi devletin yıllarca Alevilerin yüzüne bakarak “bizi bizlere böldürerek” ardından da siz daha kendi aranızda bir değilsiniz diyerek teolojik alandan haddi olmadan Alevilerin modern ideolojik okumalarından faydalanarak “birlik fetişizmine” davetini hep gündemde tutarak “farklılıklarımızla” yaşama ve okuma pratikliğimizi budamamızı dayatarak kendi tanımlı yurttaşı haline getirmesinde ki aymazlığını da gördüğümüz halde bilerek gözden kaçırmamızdır.

O çaba-lar İzzettin Doğan’ı “Akil İnsanlar” kuruluna sokarak bir yerlere çıkardı. Çıkan sonucu anlatmamıza gerek yoktur. Bu anlamda düsturu Pir’im Sultan’ım Abdal’ım söylemektedir. Bu birlik çağrısına öyle kaptırmışlardır ki Alevi Hareketi içinde ki örgütlerin toplumsal duruşları değişmeye, dönüşmeye ve refleksiz olarak katılaşarak silikleşmeye başlamışlardır. Alevi Hareketinin ivmesini hareketlendirmeye ikrar verenler maalesef Alevileri hareketsizlendirmeye ve örgütlü hareketlerini örgütsüzleştirmeye dönüştürdüklerinden rahatsız olmamaktadırlar. Söyletenin çağrısından hareketle o “birlik fetişizmin” nelere kadir olduğu görülmektedir.

Güncel heveslerini ideolojiler ve kirli ilişki ağı üzerinden ören kişilerin kendilerini Alevilerin ve Aleviliğin savunuculuğunu yaptıklarını söyleyerek devletin ve iktidarın yemeklerinde sözde lokma paylaşmayı öğrettiklerini ve masa tutmayı gösterdiklerini betimleyerek övmeleri, kendilerinin "haram lokma" yediklerini gözden kaçırmaya çalışmalarını kapatamayacaktır. Bu girişim beyhude bir HINZIR'çılık olarak canlar tarafından söz ve ikrar yolunda görülecektir. Şimdi yollarının nerede, nereye gittiklerinin resmini çizmektedir.

 Esasında İzzettin Doğan’ı taşıyan öngörülmeyen bu “birlik fetişizminden” doğan birlik hastalığıdır. Aynılar aynı yerde yer alırlar. Akan dere kaynağını bulur. Burada coşanlığa, coşkunluğa ve doruğa ulaşır. Alevi Hareketi’de kendi omurgasını oluşturmak ve omurgalı yürüyüşe devam etmek istiyorsa kendi içinde çürük yapıları ve kişileri ayıklamak zorundadır. Alevi Hareketi’ni geleneğinin, öğretisinin ve sözlü dilinin kutsalı ve yaşamı bir bütün olarak okumasına karşılık gelebilecek şekilde şimdi ki zaman içinde tekrardan örgütlenme inşasına ihtiyacı vardır.  Oluşturacağı kurumları, terimleri, kavramları, yatay ve dikey hareketleri, az parçacıklı, çok parçacıklı gibi sistemleri tartışmalarla yol alarak Alevilerin nasıl örgütlenmesi gerekliliği üzerine temel çözümleri örgütlere taşıması elzemdir. Burada ki amacımız kişileri taraflaştırmak değil, Alevilerin devletli bir coğrafyada örgütlü olarak toplumsal barışın sağlanmasında üzerine düşeni yapmasıdır. Bununla birlikte taleplerinin mücadelesinde reflekslerinin yitirilmemesinde kıstasında ivme kazandırmasıdır.

Bunun için Alevilerin demokratik unsurlarını diri tutarak örgütlemesi gerekmektedir. Beraberinde Türkiye de ki süreci çözümleyebilecek ve toplumsal barışta yön gösterecek durumda olması için örgütsel yapısının bünyesinde mücadelesini içselleştirmesi gerekmektedir. Bunun sonucu olarak toplum tarafından demokratik unsur olarak halktan destek bulacaktır. Söz ve bu sözün taşıcıları Alevi Hareketi içinde ki hizmetli ve örgütlü canlara düşmektedir.

 

Aşk-ı Muhabbetle