Şalvarı şaltak Osmanlı
Eyeri kaltak Osmanlı
Ekende yok biçende yok
Yiyende ortak Osmanlı

 Dadaloğlu

 

“Seyir İçin Olmaya, Ha(l)kk İçin Ola” makalemiz uzun olduğundan dört bölüme ayırarak geçişleri sağlayarak okuma ve çözümlemede bulunma anlamında rahatlık amaçlanarak okumaları Alevilerin penceresinden bakmaya çalıştık.

 

Alevi dininde, cem erkân’ın da hizmetler yürürken samah(pervane) veya semah hizmetinde dönen bacı ve erleri izleyen erenlere seyir için olmaya, hakk için ola, aşk için ola, ışk için ola denilerek içkinliğin ve çoşanlığın meclisinde anlamaya, yorumlamaya, sırrı kullanmaya yöneltmekte ve meydana bent’iyle, iradesiyle yol çağrıda bulunmaktadır.

 

Tabii ki bu çağrı kutsalı içerdiği gibi yaşamı da içeren ve bir bütün olarak tevhide işaret eden ritüellerden birisidir. İşte bizde bu noktadan hareketle bir bütünün parçası olan yaşamı ve yaşadığımız coğrafya da ki gündemi aynı zamanda da Alevi Hareketi’nin reflekslerini veya reflekssizliklerini çözümlemeye çabalacağız.

 

            Metne geçmeden önce iktidarı elinde bulunduran hükümet eden yapının yer yer kullanımında devlet yer yer de iktidar olarak kullanılacaktır. 10 yılını geçmiş iktidarın artık devletle bütünleşmiş ve devletleşmiş olarak ön kabulünden hareketle betimlenerek anlatım sergilenecektir.

 

            Yazan Devletin; Yazmasına Karşı…

 Bu süreci Anayasa yazımı ve Anayasa’nın neye işaret ettiğini veya neye karşılık geldiğini ve aynı zamanda çağrısında ki açlığıyla sürekli davetkâr bulunmasıyla başlayacağız. ANA ve YASA, ana’nın ve anne’nin doğurganlığını, üretkenliğini, YASA dediğimiz “bir”i ilahlaştıran yaşamdan tutun, nasıl yetişeceğine, konuşacağına, birey olarak nasıl konumlandırılacağına kısacası yurttaşa ve vatandaşa işaret eden ve zamanda her şeye had bildiren ve adına da yasama dediğimiz kurallarla ete kemiğe büründüren devletin;  siyasal kodlarla siyasal iktidarlarla yöneten, siyasal iktidar-lar tarafından da doğum yaptırılan ve devletin kendisini tekrardan onaylamasını sağlayan sözleşmenin, akit’in kendisidir.

 

    Özelikle 1980 Askeri Faşist Darbesinin ardından devletin kendisini siyasal İslam kodlarıyla deri değiştirmesinden sonra Türklük olarak kullanılan Türk Tarih Yazımı yerini Türk – İslam Tarih Yazımına devrederek “yeni ( eskisinin aynısı olan( olacak )” anayasa gereksinimi olarak devletin gündeminin baş konusuydu. İlginç olan husus Türkiye’nin de yeni bir Anayasa’ya ihtiyacı olmasıydı. Halk(ın)ların, toplulukların, toplumların farklılıklarıyla anayasal güvencelerle ortaklaştırıldığı toplum inşasının Türkiye Cumhuriyetinde vücut bulması özlenilen demokratik ve laik taleplerin karşılığı olarak öne çıkmaktaydı. İktidarı elinde bulunduran hükümetler ve hükm edenler demokratik bir toplum inşasından uzak devletin farklı görünümler altında biricikleştirildiği eski yasaların yenilendirilmiş sözcüklerle “fakat lakin ve ama” ların içine sıkıştırıldığı ve dayatıldığı “BABAYASA” olarak halk(ın)ların karşısına zorla dayatılması ihtimalinin görünmesidir.

 

İşte iktidarın birinci yön verme hamlesi olarak halka “Akil İnsanlar” olarak lanse edilen ve pazarlanan kişilerin hazırlanmış ödevlerinden bir tanesi de bu dayatmayı örülmüş duvarlar içinde halka ve topluma taşımalarıdır. Çünkü “Akil İnsanlar” ın aklı ehlileştirilerek, akli seviyeleri “akil” duruma çekilerek topluma taşımaları kirli bir ilişki ağının da tescili olarak belgelenmektedir.

 

Anayasa bölümünde sonuç olarak belirtilecek husus devlet ve onun bürünmüş örgütlenmiş organı olan iktidar istiyor diye  “Anayasa” yazıl(a)maz veya ihtiyaç olarak sunul(a)maz. Halkların, toplumların, toplulukların ve bir kişi olsa farklılıklıyla yaşayan kişinin hakları güvence altına alınmak zorundadır. Bununla beraber toplumsal yaşamın pratikleriyle karşılık bulması devlet için toplum değil, toplumlaşmak, halklaşmak için demokratik devlet inşasına karşılık bulması gerekmekte, gerekmekte kalmamakta aynı vakitte uygulanır olmak zorundadır. Algı ve sözcükler değişmeden yasalarda ve yaşamda halkların kardeşliği, farklı dinlere mensup toplumların bütünlüğü özgünlüğü sağlanamaz.

 

Bu anlamda Alevilerin ve Alevi Örgütlerinin yapılacak olan toplum sözleşmesinde veya akit’inde kendi talepleri bellidir.

 

Alevilik bir dindir, Cemevleri Alevilerin İbadethanesidir.

Diyanet İşleri Kaldırılsın

Zorunlu Din Dersleri ve Seçmeli -  Zorunlu Din İle İlgili Dersler Kaldırılsın

Alevi Dergâhları Sahiplerine İade Edilsin

Gerçek, Demokratik, Laik Eğitim Sistemi Uygulansın

Alevi Köylerine Yapılan Camiler Kaldırılsın

 

Kısaca sıralanan ve Alevi Örgütlerinin taleplerinden bazıları olan bu maddeler yer almadan Anayasa sadece yukarıda belirttiğimiz hususlar çerçevesinde dayatılan baskılama aracı olarak görünecektir.

 

 

Devam Edecektir…

 

Aşk-ı Muhabbetle