Bu ülkeyi 63 yıldır birbirleriyle hem siyasal hem de mezhepsel olarak akraba olan sağcılar, muhafazakarlar, İslamcılar yönetiyor. 1974-78 gibi ya da 1991-1996 gibi CHP ya da SHP’nin koalisyon ortağı olduğu bazı geçiş dönemlerinin ise sistemi değiştirmek bir yana, güçlendirdiği ortada. Erdoğan’ın, Menderes ve Özal’la sürekli bağ kurmaya çalışması bu anlamıyla asla tesadüf değil, siyasi akrabalığın zorunlu bir sonucu! 63 yıldır ülkeyi yöneten “İslamcı akrabalar” ne zaman işler olumsuz gitse, bir muhalefet partisi edasıyla olumsuzluğun sorumlusu olarak ya Cumhuriyeti ve CHP’yi ya da genel olarak solu gösterirler…
Bu yüzden CHP ağzıyla kuş tutsa bile bu ülkede siyasal İslamcılara yaranamaz. Aynı şey Aleviler, Kürtler ve genel olarak solcular için fazlasıyla geçerlidir. Onlar da hep potansiyel olarak suçludur, bütün olumsuzlukların asıl kaynağıdır!
Örneğin CHP, yıllardır, neredeyse her türlü “ittifak politikasını” ısrarla reddeder, kabul etse etse “sandık ittifakını” kabul eder. Buna rağmen AKP de her fırsatta, CHP’yi, Kürtlerle, Alevilerle, devrimcilerle yan yana göstermekte ısrar eder. Çünkü kendisine göre, CHP’nin zayıf karnı hep burasıdır… Örnek mi? Örnek çok…
İşte Kürtler ve BDP için Erdoğan’ın 2011 yılında söyledikleri: “CHP ile Kürt meselesinden beslenen BDP kol kola girmiş durumda. Bugün işbirliği yapmış durumdalar. Sormak gerekmez mi? 'Ne oldu size' diye... Bunlar çeteleri yeniden diriltmek için işbirliği yaptılar… Kılıçdaroğlu faşizm isteyene faşizm, özerklik isteyene özerklik veriyor… Artık CHP-BDP muhabbeti tescillendi.”
Erdoğan Kürtlerle işbirliği konusunda bunları söyler de, her fırsatta Alevi olduğunu işaret ettiği Kılıçdaroğlu’na ve CHP’ye Alevilik konusunda laf atmadan durur mu? Kuşkusuz durmaz ve Malatya Sürgü’de bir Alevi aileye linç girişimine karşı çıkan CHP’liler için aynen şöyle der: “Bir süredir belli illerimizde çok kirli bir tezgah uygulamaya sokulmak isteniyor. CHP'nin bizzat Genel Başkanı ve bazı milletvekilleri, Malatya başta olmak üzere bazı illerimizde Alevi vatandaşlarımızı tahrik etmek suretiyle bayat bir senaryoyu hayata geçirmeye çalışıyorlar. Biz CHP yönetimine milletvekillerinin yaptıkları tahrikleri her seferinde hatırlattık...”
CHP’nin devrimcilerle işbirliği için ise Erdoğan’da örneğin haddi hesabı yok! Erdoğan, ''CHP zaten devrimin ve devrimcilerin kuyruğunda bugünlere gelmiştir. Demokrasi CHP için hiçbir zaman sağlıklı yol olmamıştır… CHP eşittir devrim demek. Hopa’da bunu gösterdiler. Tek yol devrim diye pankart açtılar' diyor ama burada da durmuyor, devam ediyor. Emniyet Genel Müdürlüğü binasına ve polis evine roketatarlı saldırıyı kastederek diyor ki; “İşte Taksim'de CHP ile bu örgüt kol kola eylem yaptılar. ODTÜ'de CHP'nin milletvekillerinin gölgesinde bu kanlı örgüt birlikte eylemler yaptılar… Barikatların en önünde, şiddet olaylarının en önünde CHP milletvekilleri var… Sokak eylemlerinin arkasında da CHP ve bunlar var. Elimizde çok açık deliller var. Sokak eylemlerini CHP milletvekilleri körüklüyor. CHP genel başkanı da buna göz yumuyor. CHP'nin gözü dönmüş milletvekilleri polise taş atıyor” diyor.
Erdoğan, emek hareketi ve CHP için de açık konuşuyor, 1 Mayıs kutlamaları için ısrarcı olan CHP ile bağlantı kuruyor ve diyor ki; "CHP, 1 Mayıs’ın öncesinde ve sonrasında, tüm o marjinal gruplara sürekli gaz verdi, tüm o marjinal gruplara hatırlatıyorum; polis'in gazı sadece göz yaşartır ama CHP’nin gazı, dikkat edin, zehirler."
İşte Erdoğan, dolayısıyla iktidar partisi AKP bunları söylüyor. CHP, Kürtlerle, Alevilerle, devrimcilerle, emek hareketiyle, Gezi direnişleriyle, sokak hareketleriyle “işbirliği yapıyor, Sokak eylemlerinin arkasında da CHP var” diyor… Daha ne desin?
AKP bu söyledikleriyle aslında CHP’nin ittifak politikasını belirliyor, onu işaret ediyor ama CHP de sanki ısrarla tam tersini yapıyor ve Erdoğan’ın bu konudaki her lafına “vallahi de billahi de bizim onlarla bir ilişkimiz yok” şeklinde cevap veriyor…
Hani diyorum keşke CHP, bu konularda AKP’nin söylediklerini dinlese de çıkıp dese ki; “Evet demokratik bir Türkiye yaratmak için BDP ile solla, devrimcilerle, emek hareketiyle, sivil toplum örgütleriyle işbirliği yapıyoruz, size ne?” İnanın işte o zaman bu AKP’den kurtulmanın yolu da otomatikman açılır!