Hayatıma; bir kelebeğin hayatı gibi bak… Kızma, kırma, yıkma dünyasını insanın. Kelebeğin ömrü ne ki, onu bir kafese koymaya değer mi?
Hayvanların dünyasına baktığımızda; yaşama mücadelesini ne kadar zor şartlarda verdiklerini görürüz. Bir yaşama savaşıdır; onların her anı. Onların savaşında ne onur vardır, ne kibir, ne düşünce nede inandıkları bir tanrı…
İnsanoğlu farklı,
Arada lüzumsuz bir gösterişle üstünlüğünü kanıtlamak için hırs ve açgözlülüğe kapılsa da…
İnsanoğlu farklı ve farklı olmalı.
İnsana insanca bakmalı.
Dörtlükteki gibi seslense:
“Ben mi verdim bu canı,
Ben mi alayım.
Ben Tanrı mıyım?
Sana sual sorayım.”
Kişinin arzusu; güç sahibi olmak değil, güç ile gelen şehvete kapılmak değil; arzusu kendini aşmak olmalı. Kendini aşmanın yolu aydınlanmakla olur. Aydın olan; güce, şehvete, zaafa karşı mücadele edendir.
Aydın:
Bilgili, özgür, toplumsal sorumluluk taşıyan, gerçekçi, kendini kanıtlamış, evrensel değerlere bağlı, tutarlı kişidir.
Aydın olan bir insan; güzel yaşamın, sevginin, saygının, hoş görünün yaşadığı toplumun oluşmasını sağlayandır. Böyle bir toplumun çocukları daha güvenli, iyi yaşayan, yarını güzel, yaşamın haz verdiği ortamın fertleridir.
Güzel bir söz var:
“Âlimlerin korkak olduğu bir ülkede, zalimler cüretkâr olurlar.”
Bizler hepimiz sanatkarlarız. Bu dünyaya eserler sunmaktayız. En büyük eserlerimiz çocuklarımız. Saygı duyan, saygı gören, aydın, özgür, öz güvenli, kültürlü ve bilgili bir çocuk verebilmişsek; biz iyi sanatkarlarız demektir.
Güzel eserler sunan sanatkarlar olmanız dileğimle.
 
Hoşçakalın.                                                                                    
                                                                                 
                                                                                  Eftal YILDIZ