Mümin SEKMAN’ın güzel bir sözü ile yazımıza başlayalım. “ Doğduğunuz sınıf ne kadar şanslı olduğunuzu, öldüğünüz sınıf ne kadar başarılı olduğunuzu gösterir.” Benim yaklaşımım, önce yaşamımıza cetvelin neresinde başladık bir bakmalıyız. Başladığımız yer bitireceğimiz yerin habercisidir. İnsanlar, başlangıç noktalarına göre yaşamın rengini yaşıyorlar. 
 
Yaşamı bir cetvele benzetiyorum. Seçimi elimizde olmayan, cetveldeki başlama noktamız şayet eksi veya sıfır noktası ise; yaşamda varacağımız noktada belirli bir yerdir. Tek tesellimiz sizden sonra gelecek çocuğunuzu ne kadar ilerde başlata bilmemiz olacaktır.
 
Bugün iyi noktada olan kişilerin çoğunun; çok zeki olduğundan değil ailelerinin konumu, eğitim seviyelerinin; yoksulluk ve cahilliği yenmiş olmalarındandır. Oysaki cetvelin eksi veya sıfır noktasında başlayan kişilerin, öncelikle cehaleti ve yoksulluğu yenme mücadelesi uzun bir süreç alacaktır. Bu düşündüğümüz normal seyirde doğru mücadele veren kişi içindir.
 
Mücadele uzun soluklu bir iş, öyle bir an geliyor ki Sivaslı Kadı Burhanettin’in söylediği gibi:
 “ Sac düzen aldı, hamur tükendi.
 Ev düzen aldı, ömür tükendi.”
 
Birde bakıyoruz ki yolun sonundayız. Yine cetvelde istediğimizi elde edemiyoruz, olayı görsekte, kavrasakta zaman yetmiyor.
 
Eğitim önemli bir faktör. Kendimizi etkilediği gibi, çocuklarımızın geleceğini, torunların yaşama başlama yerini, çevremizi, yaşam standardımızı ve bunun gibi nicelerini etkileyen unsur. Eğitimin kişiye bir yığın özellikler sağlayacağı kesin. Hayattaki büyük özelliklerin, saygı duyulan davranışların, erdemliğin gerçek durağı eğitim.
 
Sokrates güzel bir şekilde açıklamış:
“ Kime eğitimli diyeceğim? Ben, öncelikle koşullar tarafından yönetilmek yerine onlara egemen olan, her fırsatı yiğitçe karşılayan ve zekice hareket eden, tüm iş ve ilişkilerinde onurlu olan, huysuz kişilere ve olumsuzluklara iyi yaklaşan, ayrıca zevklerini kontrol altında tutan ve talihsizliklere boyun eğmeyen,  başarıla şımarmayan insanlara eğitimli derim.”
 
Yaşam; içinde bir yığın nesneyi taşır. Eğitim, yaşama başlama noktası, çevre, arkadaş ve dost. Bunlar yaşamımızdaki bazı kesitler.
 
Dostluk; yaşam içinde çok ihtiyaç duyulan, bulunması güç, özveri yüklü, sevgi ve saygının daim olduğu ilişki. Robin SHARMA bir kitabında diyor ki: “ Yaşamımızda üç tane dostumuz varsa Dünyanın en zengin kişisi sizsiniz.” Bu cümleden sonra dostluğun basit bir şey olmadığını anladım. Hayatımızda çok kullandığımız, çok kişiye hitap da bahsettiğimiz dostluk, özünde ağır ve kutsal bir olay.
 
Bazen düşünüyorum: “ Dünyada seveceğim fakat tanımadığım ne kadar çok insan vardır, Kim bilir. Bütün çok sevdiklerim tanıdıklarım.” Demek ki dar bir alanda seçim yapıyoruz. Paylaşabileceğim, dost edineceğim, saygı duyacağım, seveceğim insanlar vardır. Özünde insanı sevmek olmalı yaşamımızın temeli.
 
Yazımızı Üstün DÖKMEN’in bir şiiri ile bitirelim.
 
Eğer bir gün, 
yüzünün renginden ötürü 
çıkarsan mahkemeye, 
'vallahi kalıtımdan oldu' diye 
korkma, ben sana tanıklık ederim. 

İnsanların, 
yüzlerinin ve gözlerinin rengi 
başka başka da olsa, 
gözyaşlarının rengi hep aynıdır. 

Ne bir kelimede anlaştılar, 
ne aynı avuçtan su paylaştılar. 
Yalnızca gözyaşında, 
bir de kahkahada buluştular. 

Yer tanık olsun, gök tanık olsun, 
Bütün doğmuşlarla ve doğacaklarla 
tanışmak mümkün. 
Akıllarda ve yüreklerde göz göze geldik bugün. 
Bin yıl önceden bana selam söylediler; 
Bin yıl önceki anneler, annemden az mı sevdiler?
                              
Hoşçakalın.
 
 
 
 
                                                                                        Eftal YILDIZ