Darbe Az gelişmiş Ülkelere özgü bir şeydir. Genellikle Ülkede ki ekonomik, siyasi ve kültürel sorunların olumsuzluğu bahane edilerek iktidar hırsının tatmin edilmesidir. Daha çok geri kalmış Afrika Ülkeleri ile az gelişmiş Güney Amerika Ülkelerinin yönetim biçimidir.

Ülkemiz Darbe sözcüğü ile 60 lı yılların başında tanışmıştır. 1950 li yılların başında Özgürlük vadi ile ortaya çıkan yeter söz milletindir sloganı ile halkın güvenini kazanan Demokrat Partinin üst üste kazandığı iki seçimden sonra, yönetim tarzından kaynaklı olumsuzlukların halk üzerinde hem ekonomik, hem siyasal hem de demokrasi anlamında etkisini göstermesi, Oluşturulan Vatan Cephesi ile halkın bir kesiminin ötekileştirilmesi aydınlar ve öğrenci gençlik hareketinin sokaklarda gösteriye geçmesi, bu gösterilerin sert karşılık görmesi üzerine Demokrat parti itibar ve seçmen kaybetmeye başlamıştır. 1961 seçimlerinde CHP nin yeniden iktidarı gözükmüşken Görevden vazife çıkaran Türk Silahlı kuvvetleri içinde örgütlenen cunta darbe yaparak iktidara el koymuştur.

Her ne kadar Darbeciler özgürlük, demokrasi ve laiklik eksenli bir anayasa yapsalar da, halkın iradesine yönelik saldırı olarak değerlendirilmiştir.

Daha sonra üç kez fiilen, 2 kez de bildiri yolu ile Demokratik yaşama müdahale edilmiştir.

AKP nin İktidara geldiği 14 yıldan bu yana fiili olarak hiç darbe olmamasına rağmen her muhalefet hareketi, yada AKP nin aleyhine gelişen her hareket darbe ile tanımlanmıştır.

Milli Güvenlik Kurulunun İrtaca ile mücadele kararı da darbe, Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlarda darbe, Mahkemelerin Yolsuzlukla ilgili başlattığı soruşturmalar da darbe, Gezi sürecinde yeşile ve demokrasiye sahip çıkan halk hareketine de darbe tanımı yapılmıştır.

Oysa Darbe nin tarifinin nasıl olduğu Cuma gecesi açıkça ortaya çıkmıştır. Darbe silah kullanarak seçimle iktidara gelmiş yönetimi fiilen, zorla iktidardan düşürmektir.

Eğer her aleyhinizde oluşan her mahkeme kararına, demokratik hakkını talep eden her halk hareketine darbe derseniz, bu gün Ülkede yaşanan darbe girişimine ne diyeceğinizi şaşırır ve Dünyanın darbe girişimi dediği olaya siz kalkışma der geçersiniz. Peki 17-25 Aralık Yolsuzluk soruşturması mı DARBE, 15 Temmuz da İktidarı devirmek için tankların sokağa inmesi ve kan dökülmesi mi DARBE.

İktidarda kim olursa olsun, Ülke kim tarafından yönetilirse yönetilsin, Bu Ülkenin solcuları demokratları, devrimcileri darbelere karşıdır, karşı olmuştur. Bunun iki nedeni vardır. Birincisi sol ve sosyal demokrat anlayış koşulsuz demokrasiden yanadır, halk iradesinden yanadır. İkincisi ise  tüm darbeler en çok sol üzerine yönelmekte, en çok zararı solcular görmektedir. 12 Mart ve 12 Eylül Sol üzerinden silindir gibi geçmiştir. Bu gün ki iktidar 27 Mayıs darbesinin CHP destekli olduğunu söylese de, 27 Mayıs darbesinden en çok zararı CHP görmüştür. 1957 den sonra halk desteğini kaybeden Demokrat Parti iktidarı yapılacak ilk seçimde iktidarını kaybedeceği ve CHP nin tek başına iktidar olacağı belli olduktan sonra yapılan bu darbe CHP iktidarının önünü kesmiştir.

Türkiye yeni bir kaostan kurtarılmıştır. Cunta nın Darbe girişimi engellenmiştir.  Elbette bu Ülkede Demokrasi, özgürlükler, insan hak ve hukuku büyük yara almıştı ama biz biliyoruz ki darbe başarıya ulaşsa kalan demokrasi kırıntıları da ortadan kalkacaktı.

Bu darbenin önlenmesinde bir çok etkin tavır ortaya konmuştur ama ben CHP Genel Başkanı sayın Kılıçtaroğlu nun tavrını önemsiyorum. Bu güne kadar CHP nin karşı olmasına ve en çok zararı görmesine rağmen bazı darbeler ve darbe girişimleri CHP nin desteği varmış algısı yaratılıp CHP ye yönelik saldırılar ortaya konulmuştur. Bu darbe girişimi de CHP ye yönelik saldırıya dönüşeceği, CHP nin himaye ettiği algısı üzerinden siyaset yapılacaktı ki CHP nin anında koyduğu tavır bu spekilasyonu ortadan kaldırmıştır. Ben CHP nin bu konuda koyduğu refleksi kutluyorum.

Darbe tehlikesi ortadan kalkmış gözüküyor ama bir başka tehlike sürüyor. Sokağa indirilen halkın içinde bulunan İşid zihniyeti içinde ki halk arasına sızmış grupların olduğu ve sadece komutanından emir aldığı için darbe girişiminin içinde olan askerlerin teslim olduğu halde canice katledilmesi, boğazları kesilmesi Ülkede yeni katliamların önünü açacak niteliktedir.

6-7 Ekim de Kobani için HDP nin halkı sokağa dökmesi, 50 ye yakın insanın ölümü ile sonuçlandı diye Selahattin Demirtaş ı suçlayanlar, Gezi sürecinde yeşili ve demokratik haklarını korumak için sokağa dökülen halkı darbecilikle suçlayanlar, İşçi sınıfına Taksimde gösteri yasak diye emekçilerin önüne panzerleri çıkaranlar,  başarısızlığı kesin olarak görülmüş bir darbe için Taksim meydanı da dahil hala halkın meydanlarda tutulması çifte standarttır.

Ülke de dine yönelik bir savaşın püskürtülmesi yaşanmış gibi sokakta dinsel sloganlar atılmakta yeni provokasyon lara gebe bir durum görülmektedir. Derhal halk sokaktan çekilmeli ve yeni sorunların yaşanması önlenmelidir.

Bu darbe girişimi yeni bir tehlikeyi de ortaya çıkarmıştır. Devletin kurumlarının bu bahane ile tamamen boşaltılıp AKP nin kadrolaşması, Devlet kurumlarının Genel Müdüründen Odacısına kadar AKP kadrolarına teslim edilmesi tehlikesini de birlikte getirmiştir.