Son günlerde CHP Hem yaklaşan Genel Seçimlere hazırlanıyor. Hem de iç sorunları ile uğraşıyor. Bir yanda geçirilen bir yıl içinde yaşanan üç seçim nedeniyle boşalan ve yorulan İl ve İlçe Yöneticileri, bir yandan da Yerel Yönetim Seçimlerinde İstanbul da ki uygulamaların Şişli Özelinde ortaya çıkardığı sorunlar.
Daha önce ki yazılarında belirtmiştim. Türkiye nin içinde bulunduğu koşullar Yolsuzlukların meşru hale gelmesi, Demokrasinin, yargının ve demokratik değerlerin yok edilmesi sürecine yönelik topyekun bir dur deyişe ihtiyaç bulunmaktadır. Bu Türkiye’nin ve Demokrasi nin geleceği için önemli görevdir.
AKP İktidarı iktidara geldiği 2002 yılında ki konumundan çok farklı bir noktadadır. İktidara geldiği günlerde kendisinin de yaşadığı hukuksuzlukları daha iyi bir noktaya getirmek, Demokrasi ile ilgili beklentileri daha üst seviyelere çıkarmak iddiasını ortaya koydu. Türkiye nin uzun yıllardır girmek için mücadele ettiği Avrupa Birliğine girmek ve Ülkeyi Avrupa standartlarına çıkarmak, Üç Y dediği Yolsuzluk, Yoksulluk ve Yasakları ortadan kaldırmak ile ilgili iddialı programlarla başladı. Hatta tüm bunlarla ilgili kısmen çaba da harcadığı süreç geride kalmıştır. Ortada Ne Demokrasi kalmış, ne hukuk kalmış, ne de Avrupa Birliği iddiası kalmıştır. Yolsuzluk Devlet politikası haline getirilmiş, Türkiye nin gözü önünde yaşanan yolsuzluk Türkiye Halkının gözünün içine baka baka ört bas edilmiştir. İşsizlik AKP Hükümetinin iktidara geldiği gün itibarı ile %30 artmış, Türkiye nin sokakları, meydanları, iş yerleri yasaklar diyarına dönüştürülmüştür.
Daha da önemlisi bireysel özgürlükler yok edilmiş, Yargı Hükümetin elinde özgürlüklere yönelik sopa haline getirilmiştir. Yasama hukuksuzluğun torbalara doldurularak işlerlik kazandırıldığı mekanizma haline getirilmiştir. Yani ortada ne yürütme, ne yargı, ne de yasama kalmıştır. Anayasa da tarafsızlığı kalın harflerle yazılı Cumhurbaşkanlığının tarafsızlığı tamamen ortadan kaldırılmıştır. Cumhurbaşkanı bir partinin hala lideri gibi davrandığını ortaya koymuştur. Açıkça AKP nin bir milletvekili için benim danışmanımdır diyerek, onun söylemlerine kendi söylemi gibi sahip çıkmaktadır.
Böylesi bir Ülkede CHP ye düşen görev iktidar olmaktır. İktidar olmak için de bireylerin, grupların, ekiplerin, hiziplerin çıkarları değil CHP nin ve Ülkenin çıkarları öne çıkarılmalıdır.
Son günlerde İl ve İlçe yönetimlerinin atanması ile ilgili çabaları bu anlamda umut verici bulmadığımı ifade etmek istiyorum. İzmir İl Başkanlığı, İl Yönetimi ve bazı İlçe Başkan ve yöneticilerinin atanması ile ilgili yaşananlar gerçekten Ülkenin durumu açısından kaygı vericidir. İl Başkanı benim adamım olsun, İl Yöneticilerini ben belerleyim, olmadı İlçe Başkanları da benim dediğim olsun, milletvekilleri de bizimkiler olsun anlayışı iktidar olma anlayışı değildir. Eğer bu Ülkede CHP nin iktidar olması zorunluluksa, kimin İl Başkanı, Kimin İlçe Başkanı, kimin milletvekili olacağına bakmadan CHP yi iktidar yapmaya kilitlenecek kadrolar oluşturulmalıdır. CHP yi bu seçimlerde iktidara taşıyacak iki çalışma alanı vardır. Birincisi Mevcut oydaşlarını korumak, ikincisi de geçtiğimiz iki seçimde ki listeler taranarak oy kullanmaya gitmeyen %30 a ulaşan seçmenle bağ kurmak. Bu da sadece sandık çevresi örgütlenmesi ile olanaklıdır. Ama ahbap çavuş örgütlenmesi değil iş yapacaklar üzerinden örgütlenme.
CHP yi başarıya taşıyacak bir başka konu ön seçim konusudur. Türkiye Halkı artık başkaları tarafından belirlenip önüne konulan adaylar istemiyor. Oy vereceği partinin adaylarını da kendisinin belirlemesini istiyor. Bu nedenle de CHP nin iktidar olma şansı içinde Ön seçimin önemli bir yeri vardır. Mutlaka hakim denetiminde ön seçim yapılmalı, adaylarda bu seçim sonucunda belirlenmelidir.
CHP Kendi iç seçimlerinden korkmamalıdır. Ön seçimden korkan endişeli üst yöneticilerin ön seçime yönelik engellemeleri aşılmalıdır. Seçenler kim olursa olsun CHP üyeleri, Seçilenler kim olursa olsun CHP üyeleri olacaktır.