AKP Hükümeti OSLO müzakeresi ile başlattığı açılım süreci önce inkar edilerek, görüşen şerefsizdir denildikten sonra tamamen deşifre olunca gizli olmaktan çıkarılıp, postu İmralı ya atarak açık bir müzakereye dönüştürmüştür. 7-8 Ekimde Başlayan Kobani protestoları nedeniyle hükümetin geri çekildiği süreç hem hükümet in, hem de HDP nin geri adım atmasıyla yeniden devam etme kararı alınsa da, karşılıklı olarak güven bunalımının süreceği ve bundan sonra işleyişin daha da zorlaşacağı gözükmektedir. Süreç devam etse de tam anlamı ile başarı olanağı zorlaşmıştır..
PKK varlığını koruduğu sürece sorunun çözülme olanağı yoktur. Oysa PKK bırakınız varlığını sonlandırma düşüncesini, tam tersine hem nitelik hem de nicelik olarak büyümeye devam etmektedir.

ALEVİ AÇILIMI
AKP Hükümeti Kürt sorunu ile ilgili çözüm süreci tıkandıkça yada zora girdikçe Alevi sorununu güneme getirerek makas değiştirme yolunu izlemektedir. 2009 Yılında başlatılan kürt açılımı tıkanınca 3-4 Haziran 2009 tarihlerinde başlayan ve 28-30 Ocak 2010 biten 7 adet alevi çalış tayı yapan AKP Hükümeti yedi çalış tay da toplam dört talebi olan alevi sorununu kavrayamamış olacak ki, aradan dört yıl geçtikten sonra bu günlerde yeniden gündeme getirdi.
Alevilerin öyle uzun boylu talepleri yok. Eşit vatandaşlık talebi, Cem Evlerinin ibadet yeri olarak kabul edilmesi, Zorunlu Din Derslerinin kaldırılması, Diyanetin kapatılması ve Madımak Otelinin müze olması. Bunlar için yedi Çalış tay düzenlemeye gerek yok. Bir gece yarısı torba yasalardan birine eklenecek birkaç madde ile çözülebilecek sorunlar.

Tespit edilen sorunlar belirlenmiş ve ortada iken Başbakan Davutoğlu nun 8 Kasımda Hacıbektaş ta açıklayacağım diye beklentiye soktuğu alevi toplumuna Hacıbektaş tan çıka çıka dergaha ücretsiz giriş çıktı. Birde Alevilere nasihat. AKP Hükümetinin alevi sorunlarını çözmeyeceği artık net biçimde ortaya çıkmıştır. Ne Cem evlerinin ibadet yeri olarak belirlenmesini, ne ilahiyatın kapatılmasını, ne de zorunlu Din derslerinin kaldırılmasını içine sindirme şansı yoktur. Beklentiye girenler varsa vazgeçsin mücadeleye devam.

NARLIDERE BELEDİYESİ İLK Mİ?
Geçtiğimiz ayın meclis toplantısında Narlıdere Belediye Başkanı Başbakan Davutoğlu nun Hacıbektaşa gidip Alevi açılımı yapacağını duyunca ben ondan evvel bir açılım yapayım deyip Belediye Meclisinden Cem evleri ibadet Merkezi dir diye karar çıkarmıştır. Elbette ki Hükümetin alamadığı bu kararı Narlıdere Belediye Meclisi nin alması son derece anlamlıdır. Ancak Narlıdere Belediye Meclisinin aldığı bu kararın ilk kez alınmış bir karar gibi gösterilmesi yanlış bilgilendirme dir.
Bu konuda ilk Kararı 3 Eylül 2008 Yılında Kuş Adası Belediye Başkanı Fuat Akdoğan ın önerisi ile Kuşadası Belediye Meclisi 13 AKP, CHP, MHP li üyesinin tamamının oyları ile Cem evlerinin ibadet yeri olması kararı alındı. AABF Genel Başkanı Turgut ÖKER, Narlıdere Cem evi Başkanı Mustafa Aslan ve Ben Veli Karakurt Ekim 2008 Tarihinde Kuşadası Belediye Başkanına teşekkür ziyaretine gittik.
2011 Yılında İzmir İl Genel Meclisi, 04.01.2012 Tarihinde de Mersin İl Genel Meclisi Aynı doğrultuda karar aldı. Elbette bunlar cesur ve önemli kararlardır. Tebrik e ve teşekkür e layıktır. Ancak ilk kez alınmış bir karar değildir.

NARLIDERE DE 10 KASIM ANMA ETKİNLİĞİ KAÇIRILDI MI?
Ulusal Kurtuluş Savaşımızın önderi, Türkiye Cumhuriyetinin kurcusu Mustafa Kemal Atatürk AKP iktidarı tarafından halkın ve yeni nesil in gözünden düşürme, onlardan uzaklaştırma çabası sürmektedir.
Cumhurbaşkanını son günlerde taktik değiştirerek Atatürk ü CHP den koparıp farklı bir yere oturtma çabası nın alt birimlere doğru indiğini, CHP nin Belediyelerinin salonlarından bile uzaklaştırma çabası Narlıdere ye de sirayet etmiştir.
Narlıdere Belediyesinin İzmir in en güzel gösteri salonlarından birine sahip olmasına rağmen 10 Kasım anma etkinliğinin Narlıdere Kaymakamı tarafından sadece yaşlıların kaldığı Emekli Sandığı Huzur Evinin salonuna taşınarak gençlerden ve çocuklardan uzaklaştırılmasını AKP Hükümetinin anlayışına denk düşen bir taktik olarak değerlendiriyorum.

CHP DE DELEGE İLE ÖN SEÇİM DİYENLER TÜZÜĞÜ OKUDU MU?
Son günlerde Ön seçim tartışmaları CHP de öne çıkan gündem haline geldi. Yıllardan beri atama yöntemi ile seçimleri istediği gibi dizayn eden çevreleri Genel Başkanın ön seçim çıkışı telaşlandırdı. Birden bire ön seçim şampiyonu oldular. Olmasına oldular da ön seçim hedefini kavram kargaşası ile farklı yerlere taşıma çabası içine girdiler.

Geçtiğimiz günlerde biz ön seçim istiyoruz diyen Büyük şehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu açılımını yaptıktan sonra anlaşıldı ki ön seçim istemiyor.
CHP Tüzüğünün 58.Maddesinin C bendinin 1.fıkrası Ön Seçimi Parti Üyelerinin tamamının katılımı ve hakim denetiminde yapılır demektedir. Ön seçimin başka tarifi yoktur. Delegelerle yapılan seçim ön seçim değil aday yoklamasıdır. Üyeleri, hatta ön seçim delegelerini bile bay pas ederek sadece kongre delegeleri ile yapılan seçim ön seçim olamaz, parti içi demokrasiyi de karşılamaz.
Kongre delegeleri nin İlçelerde nasıl seçildiğini ve kimlerin kontrolünde olduğu her CHP üyesi tarafından bilinmektedir.
Belediye Başkanları ve İlçe Başkanlarının görüşlerinden Genel Merkeze gönderilecek raporun Örgüt bütünlüğünü temsil etmeyeceği ortadadır. Oyu Halk verecek, kararı İlçe ve Belediye Başkanları verecek bunun tarifi CHP nin kabul ettiği yönetim sistemi olan katılımcı demokrasi değildir. Halkın kendi düşüncesini içine katmadığı sistem katılımcılık iddiasında bulunamaz.

Veli KARAKURT