Türkiye hızla karanlığa doğru sürükleniyor. Dış politika da ülke giderek savaş macerasına sürükleniyor. İç politika hızla tek adam baskı rejimine doğru ilerliyor. Cumhurbaşkanı hem partisini hem de Ülkeyi tek başına Anayasaya aykırı yönettiği yetmiyormuş gibi, Devlet Bahçelinin de desteğini alarak bu meşru olmayan duruma yasal kılıf hazırlayıp Başkanlık sistemini yeniden Türkiye Halkına dayatmaktadır.

                Cumhurbaşkanı hem Ülkenin tek adamı, hem de AKP nin tek adamı olmak istiyor. Biz bunu anlıyoruz ama Buna istekli görünen Başbakanı ve Devlet Bahçeliyi anlamakta güçlük çekiyoruz. Çünkü Başkanlık sistemi geldiğinde Başbakan kalmayacak, Bakanlar Kalmayacak, Parlamento işlevsiz hale gelecek en Büyük muhalefet partisi dışında muhalefet partisi kalmayacak.  O halde  herkesin koro halinde kendi yok olmalarına bu kadar istekli koşabileceği gerçeğine ben inanmıyorum.

                O halde Recep Tayyip Erdoğan dışında  Başkanlık sistemini talep edenler istemeye istemeye kabul etmek zorunda kalıyorlar. Yaratılmasına göz yumdukları korku imparatorluğu herkesi esir almış durumda. Gücünüzü bir kez teslim etmişseniz sonra o gücün esiri haline gelirsiniz.

                15 Temmuz Darbe girişimi sonucu oluşan karşı darbe fetullahçı olmayan insanları vurmaya devam ediyor. Her gün yüzlerce insan Feto ile ilgili olmadığı halde mağdur edilmeye devam ediyor. Ama örgüte adını veren Fetullah Gülen ABD de saltanatını sürdürüyor. Adalet Bakanı ABD ye Feto yu almaya gitti ama Riza ZARRAF ı isteyerek herkesi ters köşeye yatırdı. Anlaşıldı ki telaş büyük.

NARLIDEREDE NELER OLUYOR

Geçtiğimiz günlerde CHP Narlıdere İlçe Danışma kurulu toplandı. İlçe Başkanı Şahin Fırat ve Yönetim kurulunun aldığı kararla Danışma kurulunun tüm üyelerin katılabileceği hale getirilerek oldukça geniş tutuldu.

Tüm bunlara rağmen katılım ve ilgi oldukça yetersiz di. Tüzük gereği katılma hakkı olmayanların katılmış olmasına rağmen katılma hakkı olan birçok kişi de katılmadı. Meclis üyelerinin önemli bir kısmının bulunmadığı, bulunanlardan da sadece bir meclis üyesinin görüş belirttiği toplantıda Tacettin Bayır ve Ali Yiğit in dışında hiçbir milletvekili katılmadı. Bugüne kadar tüm danışma kurullarında söz alıp konuşan Belediye Başkanı başından sonuna orda bulunmasına rağmen söz alıp konuşmadı.

Konuşanların çoğunluğu İlçede ki siyasi ve yerel yönetimin çalışma sistemine yönelik kaygıları içeriyordu. Özellikle İlçe yönetiminin danışma toplantısına yaklaşırken alelacele kurduğu mahalle meclisleri ve komisyonların oluşturulma biçimine yönelik oldu. Danışma kuruluna damgasını vuran ise Narlıdere Gençlik Kolları başkanı sorunu oldu. Meclis üyesi Kazım Ardıç ın yaptığı konuşmada Gençlik Kolları Başkanı ile İlçe Başkanı arasında ki sorunu gündeme getirmesi ve konuya anında İlçe Başkanının yanıt vermesi, hemen arkasından Gençlik Kolları Başkanının kürsüye çıkması ile artan gerginlik toplantının bundan sonrasını da etkiledi.

Ondan sonra söz alan İl sekreteri Birgül Değirmenci, milletvekili Ali Yiğit tepkiler nedeniyle konuşma yapmakta zorlandılar. Parti meclisi üyesi Mustafa Moroğlu ise konuşmasını her hangi bir eleştiriye girmeden ihtiyatlı yapmak zorunda kaldı.

Narlıdere Danışma Toplantısı hakkını teslim etmek gerekirse birçok ilçede yapılan ve Tüzüğün dar kalıplarına sıkıştırılmış toplantılardan daha demokratik oldu. Söz almak isteyen herkes söz aldı ve görüşlerini ifade etme olanağı buldu. Toplantının tek eksiği İlçe Başkanının  konuşmalara anında yanıt verme merakı oldu. Belki de bu kadar gerginleşmenin tek nedeni oldu. Olması gereken herkesi sakince dinleyip toplantı sonunda eleştirilere toplu yanıt vermesi idi. Ama eleştirilere yanıt ne ilçede ne de ilde hiçbir görevi ve sorumluluğu olmayan Celal Yıldız dan gelmesi oldukça manidar  oldu.

Gelelim Gençlik Kolları Sorununa;

Bilindiği gibi İlçe Kongresi sürecinde aynı günlerde Kadın Kolları ve Gençlik Kolları genel kurulları da yapıldı. Gençlik Kolları seçimi muhalif duruş gösteren gençler tarafından kazanılması İlçe örgütünü rahatsız etti. Çünkü CHP tüzüğüne göre Gençlik ve Kadın Kolları  başkanları Ana kademe toplantılarının doğal üyesidir.  Her toplantı da sizinle birlikte seçilmeyen, sizden farklı düşünen birisinin  bulunması, Konuşulan ve tartışılan konuların dışarıya sızma endişesi ortaya çıktı. Bu da Gençlik Kolları Başkanına yönelik ön yargı oluşturdu. ı Gençlik Kolları başkanında da  kendisinin çalıştırılmayacağı yargısı oluştu.  Bu ön yargının geliştirdiği süreç yeni tartışma ve sürtüşme dönemini birlikte getirdi.

İlçe Başkanının günün çeşitli saatlerinde Gençlik Kolları Başkanından görev beklemesi, ama gençlik kolları başkanının da bir yaşamı olduğu, yaşamını sürdürmek için çalışmak zorunda olduğu, mesai saatleri içinde özel sektörde çalışıyor olması gün içinde yapılan etkinliklere katılamaması çelişkiyi derinleştirdi.

Bu sorun un kaynağında kim olursa olsun bu sorun çözülmeli ve Narlıdere İlçe örgütü bu sorundan kurtulmalı idi. Bu konuda İlk adım Gençlik kollarından atıldı. Geçtiğimiz günlerde Türkiye de ilk defa CHP nin bir gençlik örgütü yani Narlıdere Gençlik Kolları Başkanlık Sistemine karşı sokağa indi. Bir Basın açıklaması yaptı. Bu güne kadar CHP nin yaptığı basın açıklamalarının en kitlesel olanlarından birisi yapıldı. Gençlik Kollarının bu basın açıklamasına CHP İlçe Örgütü ve Kadın Kolları nın katılması gerekirken, sorunun böylece aşılması doğru iken İlçe Başkanı, İlçe Örgütü, Kadın Kolları Başkanı ve yönetimi CHP Gençlik Kollarının bu eyleminde gençler yalnız bırakılmıştır. İç çekişmelerin dışa dönük mücadeleye köstek olması CHP kültürü değildir. Gençlik Kolları Başkanı CHP nin AKP ye karşı politikalarını, polis baskısı altında sokakta savunur ken İlçe başkanı  panel izliyorsa  CHP kültürü algılanamamış demektir. Kaldı ki Başkanlık sistemine yönelik bir sokak eylemini hangi örgüt yaparsa yapsın CHP orada olmalı ve destek vermelidir.

Öyle anlaşılıyor ki sorun çözülmek istenmiyor, Mahalle meclislerinde ve komisyon toplantılarında olduğu gibi gençlik kollarında da farklı ses istenmiyor. Tüm bunları bir kenara bırakın seçilmiş irade önemsenmiyor. Gençlik Kolları Başkanı istifaya zorlanıyor.

Demiştik ya; Türkiye Hızla karanlığa götürülüyor. Darbe girişimi bahane edilerek demokrat insanlar işlerinden atılıp, sokaklara bırakılıyor. Darbe ile hiç ilişkisi olmayan insanlar cezaevlerine dolduruluyor. Seçilmiş Belediye Başkanları görevlerinden alınıp zindanlara atılıyor, yerine devletin valileri atanıyor. Çember gittikçe daralıyor, bu saldırılar CHP ye doğru hızla geliyor. Parlamenter Demokratik Hukuk Devleti dediğiniz bu ülkede bunlar yapılabiliyorsa Başkanlık sistemi gelince neler olacağı net biçimde görülüyor. Böylesi bir Ülkede biz birbirimizle çalışmayı bile kabullenemiyorsak, başaramıyorsak kendi ipimizi kendimiz çekiyoruz demektir.

Çözüm birbirimizi yememiz değildir. Çözüm herkes bulunduğu noktadan geri basıp birlikte çalışmamız dır.  Yarın bizi bugün selam vermediğimiz insanlarla bile çalışma zorunda bırakabilirler.

12 Eylül öncesi yan yana gelemeyen sol örgütler 12 Eylül zındanlarında birlikte mücadele etmek zorunda kaldılar. 12 Eylülün sola bıraktığı tek miras kavga etmeden birlikte mücadele anlayışının kazanılmasıdır.

Aklıma yaşadığım bir anekdot geldi. 12 Eylül de benim bulunduğum hücreye bir genç getirip bıraktılar kendisine hangi davadan geldiğini sordum, ben MHP liyim dedi. Seni niye aldılar ağabey dedi, ben de TİP davası dedim. Bana aynen şunu söyledi; Bizi de sizinle aynı hücreye koyacaklardı ise bize sizi niye düşman ettiler.