Duyulduğunda acaba bu bir “fıkra mı” diye düşünülse de, kesinlikle fıkra değildi… Her geçen gün artan polis şiddetine karşı geçtiğimiz yılın sonlarına doğru Çağdaş Hukukçular Derneği “Alo, İmdat Polis” hattı adıyla 200 avukatın da gönüllü desteğinde bir telefon hattı kurmuştu. İstanbul Barosu’nun ve Tabipler Odası’nın da desteklediği bu projeyi kamuoyuna iki avukat Taylan Tanay ve Efkan Bolaç açıklamıştı…
Önceki gün kamuoyuna da yansıyan video görüntülerinde polisin arasında direnen bir avukat vardı. Dört beş polis var gücüyle darp ederek, bastırsalar da o “kahrolsun faşizm, yaşasın mücadelemiz” diye bağırıyordu… Darp edilerek gözaltına alınan o avukatın Taylan Tanay olduğunu görünce, “Alo, İmdat Polis” hattının ne kadar gerekli olduğuna da ikna olmamak mümkün değil…
Grup Yorum’un, Fazıl Say’ın, Güler Zere’nin, Engin Ceber’in de içinde olduğu birçok kişinin avukatı olan Taylan Tanay’ı zorla gözaltına alan polis hükmünü çoktan vermişti: Savcıyı, belgeleri, iddianameyi, savunmayı beklemeye ne gerek vardı! Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şube Başkanı Avukat Taylan Tanay ve gözaltına alınan diğer arkadaşları “DHKP-C terör örgütünün avukat yapılanması” içerisinde yer alan kişilerdi. Üstelik “suçları” bununla da sınırlı değildi; “Başka ülkeler lehine ajan faaliyeti yürütüyorlar, oluşturdukları kozmik odalarda da bu ülkelerle gizli haberleşme yapıyorlardı…”
Kendisini savcı ve yargıç yerine de koyan polis için her şey bu kadar açıktı. Çünkü bu tür açıklamalar polis için sanki bir “gelenek” olmuştu. Gözaltına alınan, tutuklanan gazeteci, gazeteci değildi! Tutuklanan üniversite öğrencisi, öğrenci değildi! KCK davasından tutuklanan belediye görevlisi de belediyeci değildi! Hatta, bizzat Başbakan Erdoğan’a göre Hopa’da biber gazı sonucu ölen öğretmen Metin Lokumcu da öğretmen değildi! Çünkü kim AKP iktidarının uygulamalarına karşı çıkıyor, haksızlığa tavır alıyorsa, o asla gazeteci, avukat, belediyeci, öğretmen hatta ODTÜ örneğinde de gördüğümüz gibi öğrenci bile olamazdı!
Abartarak yazdığımı düşünseniz de, mevcut siyasal iktidar için adalet ve özgürlük isteyen biri olsa olsa, ya terör yanlısı bir kişi, ya bölücü ya da bir provokatör olabilirdi! Uygulamalar bunu gösteriyor! Lütfen dönüp üzerlerine biber gazı veya tazyikli su sıkılan insanlara bir bakın. Hangi muameleye tabi tutulmuşlar? Yer, mekan, tarih hiç önemli değil. Hatta etnik ve dini kimlik bile bazen önemli değil. Gaz sıkılanların, tazyikli su yiyenlerin bir ortak özellikleri var; ‘AKP muhalifi” olmaları!
AKP ile değişen ve gelişen terör yanlısı olmak, bölücü olmak gibi kavramlara son operasyonlarda bir yenisi eklendi: Polisin açıklamaları sonucu son ÇHD operasyonunda öğrendik ki, “bu tür kişiler” bu sıfatların yanı sıra artık başka ülkelerin nam-ı hesabına çalışan “ajan” da olabiliyorlarmış! Kuşkusuz bu “başka ülkeler” iyi ilişkilerimizin olduğu ABD, Almanya, İngiltere gibi ülkeler olamayacağına göre geriye neresi kalıyorsa oralar olur: Suriye gibi, İran gibi, belki biraz da Rusya olabilir!
Polisin bu açıklamalarına “çok güzel akıl ettik bu sefer iyi bir kulp taktık zannediyorsanız yanılıyorsunuz” diye meydan okuyan ve gözaltına alınacağını bile bile yurtdışından dönerek meydan okumasını devam ettiren ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı çok güzel bir cevap verdi:
Polise “haddiniz bilin” diyen Kozağaçlı şöyle bir açıklama yaptı: “Amerika izin vermeden tuvalete gidemeyen, Amerika şifresini söylemezse uçağını uçuramayan, kendi ülkesindeki NATO üslerinin rica minnet kapısından geçemeyen, makamını, eğitimini, aklını, servetini, rozetini emperyalizme borçlu olanlar sizden mi öğreneceğiz kimin ajan olduğunu? Burada özgürlük yok diye kendi çocuklarını Amerika’da okutanların polisi mi bize başka ülkeler lehine faaliyet öğretecek? Bizi de kendiniz gibi beysbol sopası ile terbiye olacak mı sandınız? Haddinizi bilin.”
Kozağaçlı’nın ağzına sağlık! Bu ülkenin en yurtsever, en devrimci insanlarına “ajan” diyenler bir de bunu “kozmik oda” lafıyla süsleyerek daha etkileyici bir şekle sokmaya çalışıyorlar. Bunu yapanlar keşke o meşhur “kozmik odaları” gerçekten halka açsalar da hep beraber “Milli Güvenlik Siyaset Belgesi”ne yansıyanları bir güzel görsek. “Gizli” ve “çok gizli” damgası vurulmuş belgelerden kimin yurtsever, kimin ajan olduğunu bir güzel öğrensek…
* * *
Ha bu arada unutmadan; Polis şiddetine karşı tavır almak için 24 saat “hizmet veren” “İMDAT POLİS' hattının telefon numarası şöyle: 444 155 9 Aklınızda olsun!