Bu memlekette Alevi olmak gerçekten zor zanaat! Çünkü suçun hiç bitmez. Her daim suçlu olarak gösterilirsin. İsyanların bir numaralı ismi hep sen olursun. Bu kural değişmez. Değişen yalnızca tarih ve isimler olur. Tıpkı bugün olduğu gibi…
Tarih 1237’dir. Adın Baba İshak’tır. Anadolu Selçuklu Sultanı II. Gıyasettin’in adaletsiz yönetimine, yoksulluğa karşı çıkarsın; binlerce Türkmen de seninle birlikte adaletsizliğe ‘dur’ der. Hak arayışın bastırılır, adın isyancıya çıkar! Öldürülsün!
Yıl 1415’tir. Adın Şeyh Bedrettin’dir. Sünni’sindir. Adaletsizliğe ve yoksulluğa karşı bütün yoksulların sesi olursun, eşitliğin destanını yazarsın. Alevilerin, Sünnilerin, Hıristiyanların ortak adı olursun. Bir yanında Börklüce Mustafa, öbür yanında Torlak Kemal. Hak ve eşitlik arayışın şiddetle bastırılır, 1420’de Serez Çarşısı’nda asılırsın, adın isyancıya çıkar. Şii olursun, Kızılbaş olursun. Yetmez, ‘Batı’nın ve Hıristiyanlığın da ajanı yapılıverirsin!
Yıl 1511’dir. Yoksulluk ve adaletsizlik bu toprakların sanki makus talihidir. Bu kez adın Şahkulu’dur. ‘Yeter artık’ dersin. Sesin Antalya’dan Bursa’ya kadar uzanır. Binlerce insan da seninle birlikte ‘yeter artık’ der. Adın isyancıdır! Başın vurulur ve adın resmi tarihe ‘Şeytan Kulu’ olarak geçer.
Yıl 1527’dir. Bu kez gerçekten Osmanlı’ya karşı isyan eden, yeni bir iktidar kurmak isteyen binlerce insan vardır. Önlerinde de Kalender Çelebi. 1512’den itibaren Anadolu’nun istenmeyen insanısındır. Hakkında kerelerce ‘katli vacip’ fetvaları yayınlanmıştır. Kaçacak, gidecek yerin yoktur. Bu kez gerçekten isyan edersin. Maraş’tan yürümeye başlarsın, oradan Adıyaman’a, sonra Sivas’a kadar uzanırsın. Sonra bir kez daha yenilirsin, kesik başını İstanbul’a kadar alıp getirirler.
Bu ‘makus talih’, aradan 500 yıl geçmiş olsa da artık hiç değişmez. Yer, yurt, tarih önemini yitirir. Nerede ne zaman bir sorun olsa, hak talebi gündeme gelse; adaletsizlik yerine adalet, eşitsizlik yerine eşitlik istense, yapan da yaptıran da tereddütsüz Alevi’dir! Hak talebinin, adalet talebinin, eşit yurttaşlık talebinin hiçbir önemi kalmaz! Devlet hep sana karşı gardını alır. ‘Derin Devlet’in bütün gizli belgelerinde sicil kaydın ‘kırmızı’ işaretlerle hep tutulur. Gelip gidenler önemli değildir. Değişen yalnızca isimlerdir. Seninle ilgili tutulan sicil belgelerinin adı bazen ‘Kırmızı Kitap’ bazen de ‘Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ olur. Sonuç hep aynıdır. Sen ‘potansiyel suçlu’ olmaktan asla kurtulmazsın. Devlet sana asla güvenmez. Adın bazen isyancı, bazen Şeytan Kulu, bazen de bölücü olur!
Maraş’ta evlerin tek tek işaretlenerek öldürülürsün. Bütün katliam planı orta yerdedir. Anlamak için ne yorum ne de zeka gerekir. Aradan 35 yıl geçer. Aylardan Kasım, yıl ise 2013’tür. Değişen hiçbir şey yoktur: Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi'nde ‘öğretim üyesi’ Prof. Dr. Ahmet Eycil ‘fetvasını’ yayınlar: “78 olaylarının (Maraş Katliamı) içinde yer alan sol grubun içinde Alevi de var, Ermeni de var, diğer gruplar da var. Şimdiki Gezi Olayları içinde de bunlar var. Yani, nerede devletin istikrarına olumlu veya olumsuz etki eden bir musibet varsa, bunlar hemen içinde yer alıyor.”
Ölen sensin ama sanki öldürülen de sen oluverirsin! Alevi olman buna yeter de artar bile! Ulema bunu söylerse, devletin emniyet güçleri boş durur mu? Onlar da ‘Kırmızı Kitap’ı açarlar. Nasıl tespit edildi, neye göre belirlendi, hangi fişlemelerden yararlanıldı bilinmez ama devletin rakamlarına göre; 3 milyon 600 bin kişinin katıldığı ‘Gezi Eylemleri’nin asıl failleri Alevilerdir. Emniyet Müdürlüğü sonradan reddetse de, ‘Gezi Eylemleri’ne katılanların yüzde 78’i Alevi olur. Burada murat edilen; katılanların etnik ya da mezhepsel kimliğini sosyolojik bir gerçeklik olarak ortaya çıkarmak olsa, belki ortaya çıkan sonucu kabul etmek gerekir ama murat edilen Alevileri hedef tahtasına koymaktır. Alevileri ‘bütün kötülüklerin müsebbibi’ olarak göstermektir. ‘Gezi eşkıyasına Alevi deyip bırakmak olmaz’ manşeti atan Akit Gazetesi dün bunu açıkça yaptı da… Akit Gazetesi ‘Gezi Eylemleri’ne katılanlar için aynen şöyle yazıyor: “Alevi değil; DHKP-C, TİKKO, Maocu İP militanları. Yani çoğunluğu Allahsız, ateist… Şüphelilerin yüzde 78’i Alevi kökenli derken, bu tiplerin çoğunlukla solcu faşist örgütlerden oldukları gözden kaçmasın.”
Tarih ister 1237 olmuş, ister 2013. Değişen bir şey yok! Alevi kini, nefreti bütün haşmetiyle bu topraklarda yaşıyor. Bu gerçeğe rağmen, bu gerçekten kaçmak için, üstelik ‘iyi niyet’ adına, Gazi Üniversitesi’nin kantinlerinde çalışan toplam 100 işçiden, işten çıkartılan 12’sinin Alevi olmasını ‘tesadüf’ olarak açıklamaya çalışanlar var ya, asıl beni bu kahrediyor!
Aleviler isyan etmesin de ne yapsın?