Hafta sonu Türkiye’nin en büyük Alevi kuruluşlarından biri olan Alevi Kültür Dernekleri’nin (AKD) 10. Genel Kurulu’nu izledim. Federasyon yapısındaki derneğin 108 şubesi ve bu şubelerin de yaklaşık 80 bin üyesi var... Bu yazıyı kalem aldığımda henüz oylama bitmemişti. Engin Gündük ve Doğan Demir Genel Başkanlık için yarışıyorlardı. Her ikisi de Alevi hareketi için değerli olan bu isimlerden kim kazanırsa kazansın Alevi hareketinin temel sorunlarına çözüm getirmeleri gerekecek…
1963-70 döneminde “Alevi” ismi kullanılmadan yapılan Alevi örgütlenmelerini bir kenara bırakırsak, modern tarzda Alevi örgütlenmesinin tarihi 1988’lerde başlıyor. 25 yıllık sürede bugün Türkiye’de Alevilerin yaşadığı her ilde, ilçede hatta her köyde bir dernek veya Cemevi kurulmuş durumda. Sayıları 2 bine ulaşan Cemevi, 200 bin civarında üye, potansiyelin büyüklüğünü yeterince gösteriyor…
Bu potansiyel bugün artık bir dönemi geride bırakmış gözüküyor. Hafta sonu AKD Genel Kurulu’na da bu yansıdı. Özellikle kentlerde yaşayan Alevilerin ve Alevi örgütlenmelerinin artık çözmesi gereken dört temel sorunu olduğu görülüyor.
Birincisi, sistemden ve siyasi iktidardan kaynaklanan sorunlar. Bu sorunların adı bugün yasalar ve günlük yaşam karşısında “eşit yurttaşlık” talebine dönüşmüş durumda. Özellikle AKP’nin “bu Aleviler bir araya gelmiyor, taleplerinin de ne olduğu belli değil” şeklinde yarattığı yanlış algının tersine, aklınıza gelecek bütün Alevi örgütleri (buna AKP tarafından kurulmuş veya kurdurulmuş bazı Alevi isimli dernekler ve federasyonlar da dahil) bir çok temel talepte hem fikirler: Cemevlerinin ibadethane olarak tanınması, zorunlu din derslerinin kaldırılması, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın laiklik ve eşitlik ilkesine aykırı olduğu için, devletin kurumsal kimliği dışına çıkartılması, Alevilere yönelik kin ve nefret içeren söylemlerin yasaklanması ve cezai yaptırım uygulaması gibi…
İkinci temel sorun ise, Alevilerin Alevilikle ilgili yaşadıkları “teolojik iç sorunlar”. Kamuoyunda kendisini daha çok “Alevilik İslamın içinde mi, dışında mı” şeklinde ifade eden bu sorun, bunun çok ötesinde olduğu gibi, genel Alevi taleplerini karşılamak istemeyen siyasi iktidar tarafından özel olarak “teşvik ediliyor” ve sürekli gündem de tutulmaya çalışılıyor olsa da, siyasi iktidarı ve Alevi olmayan çevreleri ilgilendiren bir sorun değil. Kuşkusuz yüzlerce yıla yayılan baskılardan ve asimilasyondan ciddi bir pay almış olan bu “sorun”, bun rağmen yalnızca Alevilerin bir “iç sorunu”. Teolojik eksenli sorunların tek bir yorumları ve kesin çözümleri de olamayacağı için, bu sorun, daha doğrusu sorunların yarın da, öbür gün de devam edeceği kesin.
Üçüncü temel sorunu ise Alevilerin örgütlenme sorunları olarak ifade etmek mümkün. Aleviler için dün ne pahasına olursa olsun dernek, vakıf, federasyon biçiminde örgütlenmek önemliydi. Bugün ise bu “ihtiyaç” tümüyle olmasa da önemli ölçüde aşılmış, yerini yeni ihtiyaçlara bırakmış durumda. Cemevleri halen ibadethane olarak yasla bir statüye kavuşamamış olsa da, insanlar Alevi kimliklerini telaffuz etme de ve Cem ibadetlerini yerine getirmede, cenazelerini Cemevi’nden kaldırmada dün ile kıyaslanmayacak ölçüde rahatlar. Ancak bu “rahatlık” artan ihtiyaçları karşılayabilecek fiziki mekanları ve maddi olanakları sağlayabilecek oranda değil. Mevcut yapıların ve yönetim organlarının kurumsallaşması, liyakatlı ve profesyonel yönetim ihtiyacı kendisini dayatmış durumda. Dün ihtiyaca cevap veren Alevi dernekleri bugün ihtiyaca cevap veremiyor. Örneğin üniversiteye giden Alevi gençlerin gittikleri kentte yurt ihtiyacı kendisini dayatmış durumda. Aynı şey burs içinde fazlasıyla geçerli bir durum. Dedelerin eğitimi, “Sünnileşen” Alevi cenaze erkanına müdahale edilmesi, semboller, Cemevlerinin mimari ve fiziki yapıları gibi sorunlar ise, hem teolojik anlamda, hem de örgütsel anlamda ciddi sorunlar. Bu sorunlara eklenen diğer en önemli bir başka sorun ise, azınlık toplumlarının hep en başta yer alan “birlik” isteği. Taleplerde ve söylemlerde giderek yakınlaşan, hatta aynı şeyleri söylemeye başlayan Alevi örgütleri bu gelişmeye rağmen, ciddi bir “taban” baskısıyla karşı karşıya. Alevlerin ezici bir çoğunluğu “tek bir çatı örgütü” yaratılmasında ısrarcı. Bunun adının federasyon, konfederasyon ya da bir başka isim olması hiç önemli değil. Önemli olan, Alevilerin çoğunluğunu kucaklayacak bir “Alevi Lobisi”nin yaratılması…
Yani özetin özeti şu: Hem günün ihtiyaçları, hem de AKP’nin “Alevisiz bir Türkiye” kurguladığı düşünülürse, Alevilerin yeniden yapılanmasını artık bir zorunluluk!