Yaşadığımız dünyayı geçmişe dönük olarak incelediğimizde, rengârenk olaylarla, kültürle, yaşam biçimiyle karşılaşıyoruz. Zevk ile okuyacağımız, eleştireceğimiz, övgüyle anacağımız konularla karşılaşmamak mümkün değil. Adeta renklerin mozaiği. Bunlardan birkaç örnek ile yazımızı süsleyelim.

İslamiyet ten önceki dönem olan cahiliye döneminden kalma kâhinler, Araflar o dönemden kalma olan nazar. Bir döneme damgasını vurmuştur. Kâhinler geçmişten, Araflar ise gelecekten bilgi veren kişiler olarak; cin ve şeytan ile ilişkileri olan özel kişiler diye görülürlerdi.

Buna benzer bulunduğu coğrafyada veya toplumunda bir dönemlere damga vuran nice kültürel yapıyı görmek mümkün.

 İ.Ö. 5 yüzyılda Yunanlılarda ibadetin pahalı bir iş olduğunu görürüz. Yunanlılar bir işe kalkmadan önce tapınakta veya evlerinde küçük bir ibadet alanında tanrılarına hayvanlar kurban ederlerdi. Atena için bir inek, Artemis ile Afrodit için bir keçi, Asklepios için ise bir horoz kesmek zorundaydılar. Pahalı bir ibadet şekli.

 Maurice DUVERGER in güzel bir sözü var:

“ Tarih toprağın anası olduğu kadar, kızıdır da…”

 Yazımıza M.Ö.4 – M.S. 65 Yıllarında yaşayan Romalı düşünür, devlet adamı, oyun yazarı SENECA’nın güzel bir tanrıça örneğiyle devam edelim.

 SENECA diyor ki:

“ Bu tanrıça Roma paralarının arka yüzünde görülebilirdi. Bir elinde boynuz, öteki elinde ise dümen tutardı. Çok güzeldi; genellikle ince kumaştan bir elbise giyer, tatlı tatlı gülümserdi. Adı FORTUNA (Kader, servet) idi. Önceleri bereket tanrıçası olarak biliniyordu. Jupiterin ilk çocuğuydu. Her Mayıs’ın 25’inde onun için bir festival düzenlenir, o gün İtalya’daki bütün tapınaklar çocuğu olmayan insanlarla, yağmur dileyen çiftçilerle dolup taşardı. Sonra FORTUNA‘nın güç sahibi olduğu alanlar yavaş yavaş arttı; FORTUNA, para, yükselme, aşk ve sağlık arayan herkesin yardım istediği bir tanrıça oldu. Boynuz onun dileklerini yerine getirme gücünü temsil ediyor; dümense daha kötücül bir güce, insanların kaderini değiştirebilme gücüne işaret ediyordu. FORTUNA sizi önce hediyelere boğar ama sonra dümenini birden bire ters yöne çevirir, siz boğazınıza kaçan bir kılçık yüzünden boğulurken ya da bir heyelanda can verirken hain hain gülümserdi.”

 Tarihe damgasını vuran olayları, kişileri anmak güzel. Yalnız EBU-BEVVAL gibi olmamalıyız diyorum.

 Yaşadığımız dünyada; atalarımızdan bize bırakılan miras. Bizlerin gelip geçtiği bir yer. O nedenle ilerdeki kuşaklara güzel bir şekilde bırakılmalıdır. Bu düşünceyi anlatan güzel bir atasözü var. Yazımızı bu güzel Afrika atasözüyle bitirelim:

“ Biz dünyayı torunlarımızdan ödünç aldık…’

 Hoşçakalın