Gelişmiş ülkelerde demokrasi anlayışı suya atılan bir taşın etrafında oluşan halkacıklar gibi yerel medyadan ulusal medyaya doğru genişleyen bir ivme izler, dolayısıyla demokrasi si sağlıklı bir biçimde işleyen ve gelişen ülkelerde yerel bölgesel medyanın çok sesliliğin önemi oldukça büyüktür.

 

Dünyanın genelinde demokrasi özgür basınla gelişmekte. Aynı gerçek ülkemiz için de geçerli, ancak ülkemizde ki ulusal medya birkaç baronun elinde. Yerel gazete ve dergilerin ve de internet gazetelerinin de okuyucu su oldukça az.     

 

Bir ülkede siyaset ve medya ilişkileri iktidarın ve paranın gücüne göre yönlenirse basın yalaka ve yandaş olursa medya suikastçıların elinde bir güçlü silaha dönüşürse, o ülkede özgür basın ve ileri demokrasiden söz edilemez.

 

İleri demokrasilerde özgür basın eleştiren, araştıran belge bulan, yılmadan, korkmadan korkuların üstüne giden gazetecilikle özgür basınla olur. Ülkemizde özgür basının giderek yok oluşuna tanık oluyoruz. Geçtiğimiz yıl ülkemizde 98 gazeteci tutukluydu, bugün 68 gazeteci tutuklu, sayı biraz azaldı diye basın özgürdür diyebilir miyiz? 

 

Evrensel İnsan Hakları Beyannamesin deki insan hakları ve insani değerler ülkemizde ve dünyanın birçok yerinde ayaklar altında çiğnenmekte.

Özgürlüğe, mutluluğa, gülmeye, güzelliğe güneşin yedi rengine hançerler saplanmakta.

Duyguların giderek köreltildiği duygusallıktan uzaklaşan, acımasızlaşan ve dünya nimetlerine ulaşabilmeyi tek amaç sayan, aslında kim olduğunu bile giderek unutan, hayatını dinsel veya tensel hazlar peşinde koşmaya adayan bir insan tipi yaratılmaya çalışılmakta.

 

 (Düşüncenizi anlatma özgürlüğünüz yoksa özgürlüğünüz yoktur.) Demokrasi ve özgürlük ikizleri andırır. Bir ülke mezarlıkları doğal olmayan ölümlerle dolu ise o ülkede demokrasi ve özgürlük yoktur. Düşüncelerini konuşarak veya yazarak açığa vurmayan fikir ve düşüncesini başkasıyla paylaşmaktan sakınan özgür olabilir mi?

 

Ülkemizde faili meçhul ihbar mektuplarıyla, telefon dinlemeleriyle, gizli tanıklarla olası mümkün olmayan bir darbe tartışıldı. Bu gerekçeyle özel yetkili savcılarla, özel mahkemeler kuruldu. Ülke genelinde dalga dalga ilerleyen operasyonlarla onurlu görevlerde bulunmuş komutanlar, profesörler, siyasiler, gazeteciler yüzlerce yurtsever tutuklandı. İktidar medyayı susturarak ve yandaş medyayı çoğaltarak bir korku imparatorluğu yaratmak istiyor.

 

Silivri toplama kampında tutuklu olan Cumhuriyet Gazetesi yazarı Mustafa Balbay’ın  “Düşünüyorum O Halde Sanığım” Zulümhane adlı şiir kitabının arka sayfasında ülkemizin tarihçesini şöyle özetliyor;

 

Ben,

Malta sürgünlerinden

1940-1950 Tutuklamalarından

1970-1980 Kıyımlarından

1990 Katliamlarından

2000’lerin Hukuk saldırılarından gelirim.

 

Ben,

Namık Kemal’lerden

Teyfik Fikret’lerden

Abdi İpekçi’lerden

Uğur Mumcu’lardan

İlhan Selçuk’lardan gelirim.

 

Ben yalnız

Aile büyüklerimi

Ve aydın insanları

Selamlarken eğilirim.

 

 

Mustafa Balbay’ın Zulümhane adlı kitabı bu dönemi belgeleyen bir Silivri destanıdır.

 

Bir başka örnek: Adını anımsayamadığım bir yazar bir makalesinde şöyle yazıyor; “Beynimden geçenleri değil, yaşadığım koşulların elverdiği ölçüde yazıyorum. Omuzlarımda o görünmez baskı ve korku var”

 

O Korku ki yüreğimizin, beynimizin döngülerine taş koymaktır. Ayağımıza takılan, boynumuza atılan kementtir. Boğaz kırk boğumdur diyip susmaktır.

Onurlu bir duruşla yurt severlik bilincimizle SUSMAYACAĞIZ.  

 

DURUŞ Gazetesinin halkın sesi olacağına

DURUŞ Gazetesinin savaş karşıtı olacağına

DURUŞ Gazetesinin bireysel silahlanmaya, kadın ve töre cinayetlerine karşı olacağına

DURUŞ Gazetesinin her türlü bağnazlığın ve uyuşturucunun karşısında olacağına

DURUŞ Gazetesinin siyasi diktatörlere boyun eğip, biat etmeyeceğine

DURUŞ Gazetesinin onurlu bir duruş, sapmaz bir çizgi, yandaş değil çağdaş bir gazete olacağına bütün kalbimle inanıyorum. 

Bir Yıl aradan sonra yayın hayatına tekrar başlamış olan duruş gazetesinde haftada bir

bir makalede görüşmek umuduyla duruş gazetesi emekçilerine ve okurlarına saygılarımla.

 

Yorgun Demokrat

Şükrü Boyraz