‘Öldüm’ diyorum ‘o saatte sokakta ne işin vardı?’ diyorlar.
 
‘Öldüm’ diyorum ‘mini etek giymemeliydin’ diyorlar.
 
‘Öldüm’ diyorum ‘erkeğin evine o saatte gitmemeliydin’ diyorlar.
 
‘Öldüm’ diyorum’ ‘ama adam evliymiş’ diyorlar
 
‘Öldüm’ diyorum ‘toplumun genel ahlak ve kuralları…’ diyorlar
 
Öldüm diyorum, öldüm! Duydunuz mu? Ben artık sizi duyamıyorum. Çünkü öldüm.

Ama ölmeden önce, benden önce ölenlerin çığlıklarını duydum. Ben öldürülürken çığlığımı kimse duymadı. Adım Pınar Gültekin.  Bu satırları size henüz cesedim toprağa kavuşmadan yazıyorum.
 
Dünden beri Pınar ile konuşuyorum. Kulaklarımda çınlayan Pınar’ın sesi bana bunları söyletti.  Öfke, acı, haykırış. Acı döşümüzde otururken, Pınar ve nice kadın cinayetlerini protesto eden kadınların darp edilmiş bedenlerinin fotoğrafları düştü önüme. Kadın cinayetlerinde, cenaze omuzlayan kadınlar geldi aklıma.
 
Kadın ya da erkek, vicdan sahibi olan herkes üzgün ve de öfkeli. ‘İstanbul Sözlemesi’nin sıkça tartışıldığı günlerde bir kadının daha ölü bedenini toprağa vermek bu sorunu iyice yakıcı hale getirdi. Bugün İstanbul Sözleşmesi'ni ısrarla uygulamayanlar bu coğrafyadaki kadın cinayetlerinin, çocuk istismarlarının baş sorumlusudur. Bu suçlara ortaktırlar.
 
Her gün tacize tecavüze, şiddete uğrayan kadına yönelik vukuatlar eminim ki medyaya düşen haberlerden kat kat fazladır.
 
Susuyoruz. Binlerce yıldır yaşadığımız ataerkil toplumun dilimizdeki ve yaşamımızdaki kilidini kıramıyoruz. Kırmaya çalıştıkça ölüyor, öldürülüyoruz. Çünkü kadına yönelik bütün saldırılar için caydırıcı cezalar uygulanmıyor katiller ve tecavüzcüler hak ettiği cezayı çekmiyor. Çünkü kadın baskı altına alınıp erkek ise, erkek egemen erk tarafından korunup kollanıyor.
 
Diyanet “Elini kaldırdı, daha vurmadı ama endişe ediyorum” diyen bir kadına “Uygun dille sebebini sorun. Çok büyük bir sorun değil bu, konuşarak çözebilirsiniz. Akşam mesela sevdiği şeyleri yaptınız, çayın yanında sakince konuşun.” Şiddet gördüğümde ne yapmam gerekir’ diye soran kadına ise “Vurursa tepki vermeyin, oradan uzaklaşın. Odanıza çekilin. ‘Nasıl istiyorsan öyle yapayım’ diye olayı örtmeye çalışın, ama uygun zamanda açın. Suçlayıcı dille konuşmayın. ‘Nasıl istiyorsun, bilemedim. Bilsem öyle yapardım’ gibi konuşun” Vaiz, şiddet gören kadına “Şiddet göstermesinin sebebi ne? Erkeğin eşinden beklediği nedir? Akşam geldiğinde güler yüz, yemeğinin hazırlanması… Elinden geleni yapmana rağmen yaranamıyorsan farklı şeyler olabilir. Başka ilişkisi olabilir mi?”
 
 
Bu zihniyet, elbetteki İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamak istemez.
 
‘Bizden önce kadının adı yoktu’ dediler.
 
18 yılda en az 7 bin 500 kadın öldürüldü, 100 binin üzerinde kadın cinsel saldırıya maruz kaldı, 200 bin cinsel taciz dosyası yargıya taşındı.
 
Taciz katlanarak arttı: 2004’te 4 bin 117 olan dava sayısı 2009’da 3’e, 2019’da ise 8’e katlanarak 32 bin 860’a yükseldi. Son 15 yılda toplam 197 bin 960 cinsel taciz dosyası yargıya taşındı. Cinsel dokunulmazlığa dair suç sayısı da son 5 yılda yüzde 155 artarak 2019’da 138 bin 529’a yükseldi.
 
Koruma talebi 2 milyona dayandı: 2012’de kadına yönelik şiddeti önlemek amacıyla kabul edilen 6284 Sayılı Kanun kapsamında son 7 yılda koruma kararı talebiyle açılan dava sayısı 1 milyon 608 bin 657’ye ulaştı. Koruma talep eden kadınların 463 bin 590 başvurusunun çeşitli gerekçelerle reddedilmesi dikkat çekti.
 
En az 7 bin 500 kadın öldürüldü: AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından itibaren 18 yılda Türkiye’de en az 7 bin 500 kadın öldürüldü. 2002’de öldürülen kadın sayısı 66 iken, 2007 ve 2009 yıllarında bu sayı binin üzerine çıktı. 2019’da da 474; 2020’nin ilk 6 ayında en az 139 kadın öldürüldü. Ocak ayında 27, şubat’ta 22, mart’ta 29, nisan’da 20, mayıs’ta 21 ve haziran ayının ilk 20 gününde 20 kadın öldürüldü. 2020’nin aynı döneminde 66 kadının ölümü de “şüpheli” olarak kayıtlara geçti.
 
145 bin çocuk istismarı: AKP, 2016’dan itibaren ‘evlilik mağdurları’ adı altında çocuk istismarını meşrulaştıracak düzenlemeleri gündeme getirirken, ‘reşit olmayanla cinsel ilişki’ suçları da aynı dönemde ikiye katlandı. Son 10 yılda ‘reşit olmayanla cinsel ilişki’ başlığı altında 145 bin 939 çocuk istismarı davası Adalet Bakanlığı verilerinde yer aldı. (CHP Milletvekili Yüceer’in AKP dönemine ilişkin ‘Kadının adı’ isimli çalışmasından)
 
Kadının adı var. Kadınların adları Özgecan, Emine, Ceren, Şule, Pınar Gültekin…

7 bin 500 adı var artık kadının.
 
 
Kadınlar sadece ‘özgürlük’ istiyor.
 
Özgürlük nedir sahi? Özgürlük mini etek giyebilme, gece yarısı sokakta dolaşabilme hürriyetinden çok daha fazlasıdır. Özgürlük seni kimsenin istemediğin bir tercihe zorlamamasıdır en basitinden. Özgürlük, yaşam hakkıdır. Özgürlük kimliğinin kabul edilmesi, ‘sembolik’ olmaktan öteye çıkabilmektir.
 
Özgürlük etek boyuna, örtünüp örtünmeyeceğine, rahminin içinde kaç çocuk büyüteceğine kimsenin karışmamasıdır.
 
Özgürlük, istediğin kişiyi kendinin seçebileceğini herkesin kabul etmesidir.
 
Özgürlük, bedenin hakkındaki kararları kendin verebilmendir.
 
Özgürlük, üretebilmek ve çalışabilmektir.
 
Emeğinin hakkına ve bütün haklarına sahip çıkabilmek, direnmektir.
 
Özgürlük alınıp satılan bir mal olmadığın gerçeğidir.
 
Özgürlük fikirlerini açıkça, korkmadan ifade edebilmektir.
 
Özgürlük öldürülmemektir!
 
Özgürlük istiyoruz.