Zor günler yaşıyoruz.. Halkın üzerine çığ gibi düşen ekonomik kriz, gündelik yaşamın her alanında kendini en acı haliyle hissettirir oldu.

Çalışabilir nüfusun üçte birinden de fazlası işsiz. Sayılar on milyonları bulan işsizlerin yakın bir zamanda iş bulma umudu da maalesef yok. Ekonomik kriz, her geçen gün daha da koyulaşan, nefesleri kesen karanlık bir sis bulutu misali her yeri ve her kesimi etkisi altına alıyor. Henüz işini kaybetmemiş olanlar, ücretlerinin yada kazançlarının en temel ihtiyaçlarını karşılamaya yetmediğini görüyor...

" Sıkıntılarımız var, ama yine de buna da çok şükür, inşallah daha iyi olacak. " dönemi çoktan bitti. 
Erdoğan'ın varisi olarak görülen, en güçlü AKP iktidarının bakanı olarak bilinen Berat Albayrak istifa edince (azledilince ?) dolar kuru yaklaşık 1 TL geriledi, inanılır gibi değil. Demek oluyor ki; ortada hükümet, etkin-etkili bir kişi kalmazsa bugünden daha kötü olamaz.

Geçtiğimiz günlerde İstanbul'da yapılan bir araştırma sonucuna göre; Araştırmaya katılanların %40'ı ekonomi ÇOK kötü, yine aynı araştırmaya katılanların %25'i ise ekonomi için kötü diyor... Bugün ki tabloya baktığımızda sisteme güven yerlerde sürünmektedir.

TUİK enflasyon oranını %11-12 civarında açıklıyor. Peki bu açıklamara inanan kaldımı ? AKP yöneticileri dahi halkın karşısına çıkıp TUİK'in bu rakamlarını savunamazlar, savunamıyorlar...

Denebilir ki, biz hiç bir zaman zengin bir ülke olamadık ve yine denebilir ki, bu zamana kadar ne ekonomik krizler atlattı bu ülke...

Evet, zengin bir ülke olamadık. Yokluk, yoksulluk hep vardı ama enerjiyi, ilacı, sanayinin yarı mamul girdiklerini, geçmişte kendimizin ürettiği pek çok gıda ürününü, dışardan satın almıyorduk. 

Hazıra dağ dayanmazmış... Dayanmadı da. 

Devletin ve özel sektörün dış borcu bugün 450 milyar dolara ulaştı... !

Krizle ilk kez karşılaşmadığımız da doğrudur. Evet, geçmişte de ekonomik krizleri sıkça yaşamış bir ülkeyiz... Ancak bugün olup bitenler önceki yaşadıklarımıza benzemiyor. Çünkü ekonomik kriz, siyasi, ideolojik, sosyal, diplomatik v.b. çoklu bir krize dönüşüyor. 

Gelinen aşamada krizi yokmuş gibi göstermeye çalışarak zaman kazanma siyaseti yetmez, yetmiyor.

Yeni Osmanlıca bir ideoloji inşa etmek de, dini vaazlar da yetmez ve karın doyurmuyor.

Her türlü muhalefeti düşman, şeytan veya vatan haini, işbirlikçi olarak yaftalamakta çare-çözüm değil.

Baskı ve devlet terörü ile, tehditle, gözdağıyla toplumu korkutma, sindirme ve teslim alma siyaseti daha ne kadar sürdürülebilir ?


[email protected]