Gericiliğe göre gökten melekler inmiş Çanakkale Savaşı meleklerin, yatırların, ermişlerin ve benzerlerinin sayesinde kazanılmıştır. Çanakkale Savaşı onlara göre ümmetin şanlı destanıdır. Her 18 Mart’ta Çanakkale Savaşı özel olarak ön plana çıkarılır ve Osmanlıyı övücü hamaset nutuklarıyla anması yapılır.
    
Dünya sol literatüründe Bolşeviklerin Naziler karşısında Moskova direnişi, her karış toprağına bomba düşen Vietnamlılar'ın şanlı direnişi, İspanya iç savaşında faşist Franco kuvvetlerinin Madrid’e saldırısı karşısında devrimcilerin haykırdığı “ No Pasaran “ (Geçit Yok) ve daha pek çok direniş ayrıntılarıyla bilinir. Oysa Vietnam’da Yankiler yenilgiye uğratılsalar da, ülke tam olarak kurtarılamamış, ikiye bölünmüştür. 1939’da Franco’cular devrimci direnişi yenilgiye uğratır ve Madrid’e girerler. “ No Pasaran “ a karşılık “ Han Pasado “ yani “ İşte geçtik. “ diye cevap verirler. 
   
Bizim tarihimizde de emperyalist saldırganlığa “ Geçit Yok “ dediğimiz direnişlerimiz var. Ve geçit vermemişiz. O nedenle ülkemiz tarihinde Çanakkale Savaşı çok özel bir yer tutar. 
     
Yalnızca siyasal gericiliğin Çanakkale Savaşı’nı “ Sahiplenmesine “ bakarak, bu haklı savaşı küçümsemek, görmezden gelmek ya da hak ettiği değeri vermemek sol açısından eksikliktir, yanlıştır. Siyasal gericiliğin Çanakkale’yi sahiplenmesinin nedenleri doğru çözümlenmeli ve bilince çıkartılmalıdır. Özetle bütün cephelerde yenilgi üzerine yenilgi, bozgun üzerine bozgun yaşayan Osmanlı Devleti’nin kazandığı son zafer saydıkları için Çanakkale derler. 
    
Gerçekte ise bu zafer ne padişahın ve orta çağ kalıntısı Osmanlı’nın, ne de Almanlara teslim olmuş iktidarda ki İttihat Terakki'cilerindir. Bu zafer Osmanlı politikalarına karşı “ Arkadaşımlarım cephelerde şehit oluyorken bana Bulgaristan’da bilgi toplamak haramdır, gerekirse istifa eder, er olarak savaşa katılırım. “ diyen başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere yeni yeni filizlenen aydınlanmacı, yurtsever askerlerin ölümüne inisiyatif almalarıyla kazanılmıştır. 
    
Osmanlı’nın tüm cephelerinde üst düzey yönetici subayların tamamı Almandır. Çanakkale’de de durum farklı değildir. Osmanlı ordusu resmen, müttefikimiz olan Almanlar tarafından yönetilirdi. En üst düzeydeki subaylar, mareşaller Alman subaylarıydı. Deyim yerinde ise Osmanlı, vatanı Almanlara emanet etmişti. 
      
Ordu içersinde bu durumdan rahatsız pek çok subay vardı. Ve Çanakkale, Alman subaylarına rağmen, zaman zaman onların emir ve talimatlarına uymayarak kazanılmıştır. 
      
Çanakkale’ye ümmetin zaferi diyenlere sormak lazım. İtilaf Devletleri’nin ordularında sadece İngilizler, Fransızlar mı vardı ? Cezayirli, Senegalli, Hint, Arap pek çok coğrafyadan asker vardı. Bunların çoğunluğu Müslüman değil miydi ? Bu askerler karşısındakilerin Müslüman olduklarını bilmedikleri iddeası tarihi gerçeklerle uyuşmaz. Mesela Mekke şerifinin İngilizler’le yaptığı anlaşmayı nereye koyacaksınız ?  Çanakkale Savaşı’nda vatanı savunanlara ümmet diyorsunuz, peki Kurtuluş Savaşı’ndakiler Müslüman değil miydi ?
     
Günümüzde hala emperyalizme uşaklıkta yarışan ve kendilerine Müslümanım diyen iktidarlar var..
     
Çanakkale’de fetih yoktur. Talan yoktur. Başkalarına ait olanı ele geçirmeye çalışmak, işgal ve ihlak yoktur. Gururla Çanakkale denmesinin özünde vatanın savunulması olmalıdır. Çanakkale, Osmanlı Devleti ve dönemin hükümeti açısından bir utanç, halk ve yurtsever askerler için övünçtür. 
     
Son sözü Falih Rıfkı Atay’ın “ Atatürk’ün Hatıraları (1914-1919) " kitabından bir alıntıya, sözü Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e bırakalım ; 

“ Ben harbin müttefiklerimiz için iyi netice vericeğine inanmıyorum. Fakat emirvakilerinden sonra bulunduğum cephelerde harbin başarıya uğraştırmaya çalıştırdım. Başka cephelerde ise sanki aksine bir müsabaka vardı. Enver Paşa her haraketinde bir orduyu mahvediyordu. Bu bakımdan Almanları ve Alman askerlerini tenkit etmek istemem. Asıl tenkit edilecek olanlar bilhassa bizim devlet adamlarımızdır. Türk ordusunun aciz ve kabiliyetsiz olduğu kanaati ile Alman heyetini ayaklarına kadar giderek ve rica ederek memleketimize davet eden onlardır. Alman heyetine adeta gelip bizi adam etmeleri teklif edilmişti… “