RedHack’ın birkaç gün önce yayınladığı belgelerden birinde sahte imzalı ve yalanlarla dolu bir ihbar mektubunun bir insanın hayatını nasıl kararttığını gördük. İki sayfalık bir ihbar mektubu… İnsan olanın okuduğunda utanacağı cinsten bir mektup…

“Sayın İlgili makamlara.

İnönü üniversitesi rektörü fatih hilmioğlu ile ilgili ihbarlardır.

Kendisinin ana tarfıda alevi olan rektör bey yıllardır alevi, aşırı solcu, bölücü insanları göreve getirmiş ve özellikle onlara kadro veriliyi diğerlerine adeta zorda kalmadıkça hiçbirşey verilmiyi. Yapılacak gizli ve basit bir incelemeynen bilen bu ortaya çıkacaktır. Şu anda Malatya kendinin yaptığı bu yanlış uygulamalarnan sallanyı. Yaptıklarından şunlardır. Üniversitede makamlar başarı ve devlet yararı gözetilmeden siyasi bir kadrolaşmaya dağıtılıyı” diye başlayan ve hiçbir belgesi olmayan bir ihbar başvurusu. Yukarıdaki “Türkçe gibi” bir Türkçeyle yazılmış, ne bir eksik, ne bir fazla, iki sayfalık bu gayri ciddi “ihbarname”de rektörün izinsiz ve ihalesiz bir adet “pinpon masası” aldırdığı bile var…

Bırakınız bir hakimi, bir hukukçuyu, okuma yazması olan sıradan bir vatandaş bile bu ihbar mektubunu okusa kesinlikle ciddiye almaz. Ancak ne yazık ki böyle olmuyor. “Malatyalı Esnaflar namı hesabına Ali Kaynak” imzasıyla yazılmış bu ihbar mektubu “TC Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü” tarafından her ne hikmetse hemen ciddiye alınıyor…

İnsanlığa karşı işlenmiş katliam davalarının zamanaşımına uğramasını “milletimize hayırlı olsun”  diye karşılayanlar anlaşılan o ki; İhbarın başında rektörün “ana tarafından Alevi olması” vurgusunu hemen ciddiye almışlar. Nasıl almasınlar; anası Alevi olan rektör (!), üstelik bu özelliğinden dolayı “Alevileri, aşırı solcuları ve bölücüleri” işe alıyormuş!

* * *

24 Kasım 2005 tarihinde Adalet Bakanı adına Genel Müdür Yardımcısı Hakim Tevfik Köksal imzasıyla ve “kanuni gereğinin taktir ve ifasıyla yapılan işlem sonucunun müştekiye bildirilmesini rica ederim” yazısıyla durum Malatya Cumhuriyet Savcılığı’na bildiriliyor.

Ve bu gayri ciddi ihbar mektubu elden ele, mahkemeden mahkemeye dolaşmaya başlıyor.  Bu mektuptan hareket eden “adalet temsilcileri” İnönü Üniversitesi’ni “bir eğitim, kültür ve sağlık vahasına dönüştüren, ciddi bir organ nakil merkezi kuran, üniversite bünyesinde Türkiye’nin en büyük internet ağlarından birini oluşturan, üniversite kütüphanesi ve bir de senfoni orkestrası kuran” Rektör Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun hayatını karartıyorlar!

Hilmioğlu önce görevden alınıyor, sonra 13 Nisan 2009’da Ergenekon davası kapsamında “darbeye teşvik” iddiasıyla gözaltına alınıyor, 19 Nisan 2009’da tutuklanıyor. O tarihten bu yana tutuklu. Ancak bu arada oğlunu bir trafik kazasında yitiriyor, kendisi de cezaevinde karaciğer hastası oluyor… Tam bir trajedi!

Durun bitmedi! Ali Kaynak takma adıyla yazılan ihbar mektubunu ciddiye alanlar, böyle bir ismin sahte olduğuna tam 7 yıl sonra 21 Şubat 2012 tarihinde karar veriyorlar. Çünkü, Hilmioğlu bir yandan Ergenekon davasında yargılanırken, diğer yandan “Türkiye Cumhuriyeti” amblemli koca “Yüksek Öğretim Denetleme Kurulu” davayı takip ediyor. RedHack’ın yayınladığı belgelerden anlıyoruz ki, bu takip 21 Şubat 2012 tarihinde yazılan bir raporla sona eriyor. Bu arada 7 yılda tam 260 sayfalık bir yazışma trafiği oluşuyor. Koca bir dosya! Sonra? Bu “dosyayı” nihayet inceleyen “Yüksek Öğretim Denetleme Kurulu” hem Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu için, hem de diğer hocalar için “Men-i muhakeme” kararı veriyorlar. Yani hoca hakkında “muhakemeye lüzum görmeyip ihbar mektubundaki iddiaları reddediyorlar.” Ne zaman tam 7 yıl sonra!

Bu arada hocanın görevden alınmış olmasının, hapiste sağlığını yitirmiş olmasının, üstelik bu arada oğlunu da bir kazada kaybetmiş olmasının ne önemi var! Önemli olan iktidarın nimetlerinden yararlanarak her gün biraz daha güçlenenler!

Hocanın yaşadığının trajik olması, büyük bir vicdansızlığı ve adaletsizliği göstermesi, katıksız bir utanç belgesi olması kimin umurunda…

Fatih Hilmioğlu hocaya bunu reva görenler hapishanede hastalanan hocanın tedavi olmasını da onu hapishanede tutarak fiili olarak engelliyorlar! “Fatih Hilmioğlu’na özgürlük” taleplerini duymazlıktan geliyorlar! Ayıptır, günahtır, zulümdür!

* * *

Hilmioğlu hocaya bunu reva görenlerin, “Şiilere cehennemi işaret eden” kendi “hocalarını” ise nasıl koruyup kolladıklarını ve nasıl “parlattıklarını” da pazartesi günü yazacağım…