Taksim Gezi Parkı süreci sonrasında ülkenin her yanına yayılan isyanlar ve kentsel ölçekte öne çıkan hak arama mücadeleleri artık daha güçlü. 


Kentliler, yaşadıkları alanlara dair hem geleceği hem de bugünü istiyor.

Bu istem en açık şekilde mahallerde gerçekleşen forumlarda dile getiriliyor.

Hepimizin yıllardır dilinden düşürmediği katılımcılık sürecini, halk kendisi doğrudan örmeye başlıyor.

CHP kadroları bu forumlar sürecinin zenginliğini kendi dinamikleri ile değerlendirmek durumunda. 

Forumlara katılmak tartışmaları dinlemek, anlamaya çalışmak, bağ kurmak, CHP kadrolarının, üst yönetimlerinin milletvekillerinin, belediye başkanlarının olmazsa olmazı olmalıdır. 

Oralarda akan hayat hepimizin gerçeğidir.

Bu gerçekle birlikte, her birimizin sonra kendisine, çalışma tarzına dair sorular sorması ve aynaya bakması gerekiyor. 

Türkiye tarihinin bu biricik yaygın deneyiminden CHP’nin de kadrolarının da, toplumculuğu savunan ve hayat geçiremeyen belediyelerinin de ders çıkartması gerekiyor. 

Hayat masa başlarında konuşmakla akmıyor. 

Hayat forumlarda ve biz tüm gücümüzle forumları güçlü kılmalı, forumlarda tüm kimliklerimizden arınarak, sıradanlaşmalı sivilleşmeli, yaşama katılmalıyız. 

Diğer yandan forumlarla birlikte Gezi sürecinin ortaya çıkarttığı mağduriyetlerin giderilmesi için ise hem genel başkanın yaptığı sahiplenme, hem de bazı milletvekillerinin gösterdiği özverili çalışmaların bir parti politikası olarak yaygınlaştırılması ve sürekliliğinin sağlanmasıdır.


Gezi sürecinde katledilen 5 kişinin faillerinin bulunması, mahkeme süreçlerinin izlenmesi, delillerin karatılmasına karşı yürütülecek çalışmalar, mecliste sürekli gündemde tutmak, aileleri ile sürekli irtibat halinde olmak ve katillerin yargı önüne çıkartılıp cezalandırılana kadar bu sürecin peşini bırakmamak, tutukların serbest bırakılana kadar mücadelesini yürütmek, Uluslararası ortamlara taşımak, muhalefet partisi olarak CHP’nin en önemli görevleri arasında olmalıdır. 

Çünkü, ülkemiz tarihinin en önemli sivil direnişi olan Gezi Direnişi, iktidarın ve onun kalemşorlarının komplolarına ve yandaş yargının “kararlarına” bırakılamayacak kadar önemlidir. 

Çünkü Gezi direnişi ve onun yarattığı sonuçlar; ülkemizin aydınlık yarınlara taşınmasında bir yol, diktatörlük heveslilerinin gözlerindeki korkudur. 

Yeni bir yaşamdır.

İktidarın korktuğu da aslında budur. 

Çünkü gezi direnişi, evrensel demokrasiye sahip çıkmak, kentsel dönüşüm adı altında ülkemizin derelerinin, ormanlarının, Haydarpaşa’nın, Kuşdili Çayırının, Atatürk Orman Çiftliği’nin, Kuzguncuk Bostanlarının, Adaların ve Cumhuriyetin yarattığı kamusal alanların talan edilmesine dur demenin adıdır.

Durmak Yok! Talana Dur Demeye Devam.