“Hak verilmez alınır” sözü, rast gele söylenmiş bir söz değildir. Tarihin drinliklerinden boğuşarak  ,günümüze kadar gelmiş bir sözdür.Bu sözün doğruluğu da defalarca test edilmiştir. İktidara gelenler  toplumu  ele geçirdilermi,ezilenlere kendi haklarını kolay kolay vermiyorlar.

Özellikle Erdoğan Hükümeti döneminde idolojik olarak Alevilik ; Müslümansanız  buyrun camiye, Müslümanların ibadet yeri camidir denilerek, yada  Alevilik “ Hz. Ali’yi sevmekse, ben de Aleviyim”  diyerek  Alevi idolojisi etkisiz hale getirilmeye  çalışılmıştır.  Diğer taraftan ise, Politik olarak  bir dönem için  Reha Çamuroğlu yöntemi denenmiştir. Ancak, Çamuroğlunun ajanlığı fazla işe yaramamıştır. Sonrasın da ise “Alevi Çalıştayı” diye bir politik süreç daha  başlattılarsada, oda fazla etkili olamadı.

Bu yöntemlerin tamamı  başarısız olarak görünsede,    Alevileri içten içe  bölmüştür. Bu  bölünme gerçek Alevileri ise daha radikal olmaya yöneltmiştir. Bu radikal duruş kendisini Gezi Hareketinde göstermiştir. Gezide Aleviler kitlesel bir katılım göstermişlerdir. Bunun görünen kısmı ise Gezi olaylarında verilen devrim şehitlerinin tümü alevi gençler idi.

Bu radikalleşmeyi Fethullah Gülen ve İzzetin Doğan üzerinden durdurmaya çalışan AKP; “Cami ve Cem evi” porojesi ile toplumu yumuşatmaya çalıştıysada, bu politikada ters tepmiştir.

AKP’nin  son günlerde tekrar “Alevi açılımına” sarılması ise, maalesef seçimlere kadardır.

Almazsan vermezler...

Bütün bunlar somut gerçekler olmasına rağmen, bir takım sözüm ona Alevi seçkinlerinin Başbakan Duvtoğlu’nun toplantısına katılmaları, Alevileri  devletin eteklerinde tutturmaya çalışmaları,tam anlamıyla trajedi komik bir durum yaratıyor. Aleviler acil olarak bu  pespaye durumdan kurtulup, sağlam bir örgütlenme yaratmadan, mitingler yapmadan, sokaklara dökülmeden AKP hükümetini hizaya getirmeden , kendisini bu baskı ve saldırılardan  kurtaramaz. 

Türban takmanın Üniversitelerle sınırlı kalacağı konuşuluken ,önce  meclise, sonra  liselere, devlet dairelerine  ve en sonunda da ilk okullara kadar girmiştir. Bugün AKP’nin “istesenizde, istemezseniz de, Osmanlıcayı öğreneceksiniz” dayatnası bir sonuçtur . Bunların hepsi   “sarı öküzü” zamanın da kaptırmanın sonucudur.

Ne Yapmalı...

Bugün  Kürtlerin bazı kazanımları varsa, belli ölçüde demokratik haklara rastlanıyorsa bunların  tümü alınmıştır, devlet tarafından verilmemiştir.  Alevilerin; artık olaylara “Hak verilmez alınır” prensibinden bakması  gerekiyor.  Devletin, özellikle de AKP Hükümeti devletinin,  yaptığı” alevi çalıştayı” vb gibi girişimlerinin tümünün kurnazlık politikası ile Alevileri oyalamaya yönelik  çalışmalar olduğunun bilmesi gerekiyor.

Son tahlilde ; Aleviler, bir zora dayalı devrim, ona denk bir silahlı mücadele ile kendilerini  savunmaları söz konusu olmayacaağına göre, grev, boykot, oturma eylemi, yürüyüş, vb. gibi sivil itaatsizlik eylemleri yapmaları ve eylemlerine ortak olabilecek denklikte dernek  ve güçlerle eylem birlikleri kurmaları gerekir.  Aktif, atak, etkin mücadele edilmeden AKP hükümetinden asla bir şey alınamaz.

Bu  nedenle “hak verilmez alınır” şiarı uydurulmuş bir şiar değil, hayatın ta kendisidir.