İkinci Dünya Savaşı Alman Faşist Nazi ordularının 1 Eylül 1939 tarihinde, Polonya’yı işgal etmesi ile başladı.
Bu savaş 1929 yılında kapitalizmin ekonomik bunalımı sonucu ortaya çıkan yıkımın yeniden fırsata dönüştürme barbarlığıydı.
Alman faşizminin hedeflerinden biride Sovyetler Birliğini yenilgiye uğratmaktı.
Sovyetler Birliği bu savaşta büyük kayıplar vermesine rağmen önemli bir direnç gösterdi.
Elli milyondan fazla insanın öldüğü ikinci Dünya Savaşı Mayıs 1945 de son buldu.
İnsanlık tarihinin en karanlık, en kanlı, en kirli ve en acımasız savaşın başladığı günden On bir yıl sonra 1 Eylül 1950de Varşova Paktına bağlı ülkeler tarafından 1 Eylül Dünya Barış Günü olarak kabul edildi.
Günümüzde Akdeniz’de ABD savaş gemileri, savaş hazırlığında. Savaş çanları çalmaya başladı. Ülkemizin tamamı savaş bulutlarıyla çevrili.
Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun ilk açıklaması “Amerika’nın, İngiltere’nin veya Birleşmiş Milletlerin Suriye’ye müdahalesi için koalisyon kurulursa Türkiye’de bunun içinde yer alır.” TBMM’si toplanmadan Meclisten Teskere kararı çıkmadan, Milli Güvenlik Kurulu toplanmadan, Cumhurbaşkanı onay vermeden, (padişah mantığıyla) Atımı hazırlayın, kılıçlarınızı kuşanın sefere çıkıyoruz.” Diye düşünmek ve söylemek çağdaş demokrasi ile bağdaşıyor mu?
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” derken, olağanüstü hallerde savaş kararlarının kolay alınmamasına dikkat buyurmuştur.
Ortadoğu'da ki yanlış politikalar yüzünden dünya genelinde itibarsızlaştırıldık. Komşumuz Suriye ile savaş eşiğine getirildik. ABD, İngiltere, Fransa dünyanın egemen güçleri Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmek ırk ve mezhep savaşlarını körükleyerek Ortadoğu’yu ve ülkemizi kan gölüne çevirip bölüp, parçalayıp sömürmek ve sözde 11 Eylül saldırısının intikamını da almayı tasarlamaktalar.
Emperyalist güçler beş yılını geride bırakan küresel krizi çukurdan çıkarabilmek için, küresel boyutta olmasa da bölgesel ölçekte savaş silahı çıkarlarını daha hızlı döndürmeye çalışıyor. 
Ortadoğu’da petrol zengini Arap ülkeleri öncelikle ABD’nin silah tüccarlarının en iyi müşterileridir. Savaş malzemelerini kullanmaya niyetleri olmasa da ABD’ye rüşvet verir gibi milyonlarca dolar verip silah satın almaktalar.
Bu silahlar, bombalar, mayınlar patlarsa silahların ucunda ve arkasında insanlar ölecek. Dünyanın birçok yerinde silah üreten ve pazarlayan Baronlar purolarını tüttürerek para kazanırken, onlar ve yandaşları yeryüzünün cennet adalarında lüks içinde yaşarken olası bir savaşta milyonlarca insan ölmeyecek mi?  
Bugün insanlık bu gelişmelere tepkisiz kalabiliyorsa DÜNYADA BARIŞ nasıl sağlanacak? 
ALMANYA’da önce Sol Parti ardından Sosyal Demokrat Parti NATO kararı ile Türkiye’ye gönderilen Patriotlar’ın ve 300 Askerinin olası bir savaşta taraf olmamak adına geri çekilmelerini istiyorlar. 
RUSYA: Akdeniz’e Denizaltı Avcısı ve Kruvazör gönderme kararı aldı.
ÇİN: Dünyada en çok nüfusa sahip olan Çin'in milli geliride dengeli, bu savaşa seyirci kalmayacağı tahmin edilmekte. 
İRAN: ABD’nin Suriye’ye olası bir askeri müdahalesinde İsrail’i yıkıp yok ederiz diyor. 
Rusya’nın ve İran’ın bu açıklamalarından çekinen ABD yeni strateji belirlemek üzere duraklamaya geçti.
İngiltere ve Fransa Parlamentolarından savaş kararı çıkacağını sanmıyorum. 

Süper güç Amerika Ortadoğu’da ikinci bir Vietnam bataklığına saplanabilir. 
Saddam Nükleer silah üretiyor, çok yakında Nükleer bomba yapacak dediler ve Irak’ı işgal ettiler. Irak’ın işgalinde milyonlarca Irak’lı öldü, Irak parçalandı ve Irak halkları hala birbirini öldürüyor.
Beş yıl aradan sonra aynı senaryo; Suriye’de kimler tarafından kullanıldığı belli olmayan kimyasal silahlar kullanıldı. Suriye’de Irak gibi işgale uğratılıp parçalanmak isteniyor ve bütün Ortadoğu ırk ve mezhep savaşlarıyla kan gölüne dönüştürülmek isteniyor.
Dünyamız asırlardır Barış, Sevgi, Kardeşlik, Eşitlik sloganlarıyla inlemekte.
Sömürü ilişkisi, zaman, biçim ad ve yöntem değiştirerek devam etmekte.
Karşı konulamaz vaatlerde bulunanların, kalleşçe oyunlarıyla böl, parçala, yönet senaryolarıyla kana bulanmakta.
İletişimin bu kadar ileri bir düzeye geldiği günümüz dünyasında Evrensel İnsan Hakları değerlerinin ihlallerinin ne boyutlara geldiğini, getirildiğini izliyor, görüyor ve  biliyoruz. 
Nereden ve nasıl gelirse gelsin, kime kimlere yönelirse yönelsin amacı ne olursa olsun Şiddet, Terör ve Savaş İnsanlık suçudur. 
SAVAŞA HAYIR!!! 

Yorgun Demokrat
Şükrü Boyraz