Türkiye’deki politik yapı, deprem kuşağı üzerindeki kıta parçaları gibi istikrarsızlık içinde. Bunun nedeni, kapitalizmin henüz gelişme aşamasında bulunması ve üzerinde emperyalist hâkimiyet çekişmesi bulunmasıdır. İktidara kesin olarak çöreklendiğini zanneden bir sınıfın postu, çok geçmeden başka bir sınıf veya aynı sınıfın başka bir parçası tarafından altından çekilmekte, siyaset yeniden çizilmektedir.

Bir sınıfı veya politikayı etkisizleştirmenin en alışılmış ve genel yöntemi onun temsilcilerini, sözcülerini hapishanelere tıkmaktır. Bazen bu durum kitlesel tutuklamalar halini alıyor. Türkiye hapishaneleri bunlara sıra ile ev sahipliği yapıyor. Bir bakıyorsunuz İtilafçılar içeride. Aradan birkaç yıl geçmeden onlar çıkıyor, yerlerini İttihatçılar dolduruluyor. Bir bakıyorsunuz Kuvayı Milliyeciler idama mahkûm ediliyor, bunu Hürriyet ve İtirafçıların memleketten kaçması izliyor. Demokrat Partililer, Adalet Partililer, Halk Partililer, Refah Partililer, Ülkücüler, başbakanlar, bakanlar, cumhurbaşkanları… Bu sırayı içeri girmeden savan siyaset yok. “Ne oldum deme, ne olacağım de” sözü tam da bu durum için söylenmiş gibi.

İçeriden çıkma sırası Ergenekon davasından yargılananlara geldi. Bunu Balyoz’dan, KCK’dan yargılananlar izleyecek. İçeri girme sırası kimlere gelecek? Türkiye hapishanelerine boş kalmak yakışmaz…

*
1971’de içeri atılma sırası devrimcilere gelmişti. Resimde, 1971 yılı sonlarında Mamak’ta davaları Dev-Genç’e bağlanan Gazi Eğitim Enstitüsünden 14 öğrenci görülüyor. Üçü, 1969, 1970, 1971 yıllarında Okulun adını taşıyan dernek başkanıydılar. Bunların bir kısmı 1970’te okuldan mezun olmuştu. Kimi görev yaptıkları yerlerden, kimi okuldan alınıp içeri tıkıldılar. 1936’da Faşist İtalyan Ceza Yasası’ndan Türk Ceza Yasası’na aktarılan “Bir sınıfın diğer sınıf üzerinde hâkimiyet kurmak için gizli örgüt kurmak, bu örgüte üye olmak”(TCK 141) “bunun için propaganda yapmak” (142) maddelerinden yargılandılar. Suçlamanın kendisi bile bunun bir sınıf mücadelesi olduğunu nasıl da gösteriyor…

Yargılama aşamasında biri dışında hepsi tahliye oldu ancak 25 Aralık 1973’te okunan hükümde hepsi çeşitli cezalara çarptırıldılar. Tahliye edilmeyen ve 9 yıl üç aya hüküm giyen o birinin de (arkada soldan ikinci, gözlüklü), CHP-MSP koalisyon hükümeti döneminde çıkarılan af yasasıyla çıkması gerekiyordu. Ancak, 141 ve 142. Maddelerin varlığından faşiit burjuvazi gibi feodaller de memnundu. Ya devrimciler onların ellerindeki toprakları alır da topraksız köylülere dağıtırsa! Mal canın yongasıydı işte… Kanunun Meclis’te görüşüldüğü gece sabaha karşı Millî Selamet Partililer 141 ve 142. Maddeden mahkûm olanların af yasası dışında bırakılmasına karar verince bu maddeden hüküm verilenler çıkamadılar. Anayasa mahkemesi’ne gidildi. Mahkeme, yasada eşitliği sağlamak için bunların da af yasasına alınmasını kararlaştırdı, hükümler bütün sonuçlarıyla birlikte kaldırıldı. Hepsi öğretmenliğe döndü.




 
Resimdekiler: Arka sıra soldan: 1. Ahmet Nergiz, 2. Zeki Sarıhan, 3. Halil Yapağılı, 4. Cevat Kara, 5. Akay Aktaş, 6. Ali Kaplan, 7. Ayhan Sarıhan, 8. Vahdet Kadıoğlu. Arada eğilmiş olan: 9. İbrahim Sevimli, oturanlar: 10. Rıfat Öztürk 11. Mustafa Turan, 12. Öner Yağcı, 13. Celal Polat, 14. İbrahim Hızlıer.