Çoğunlukla halk şarkıları iyi birer hakikat anlatıcıları olmuşlardır. Yaşadığımız coğrafya halk şarkılarının  en güzel, en yalın örnekleriyle doludur. Mapushane türküleri halk şarkıları - türküleri içinde önemli bir başlıktır.

“mapushanede yata yata yanlarım çürüdü

pencereden baka baka gözler süzüldü”

Hasretliği, hapishanenin kötü koşullarını daha iyi anlatamayız herhalde.

Osmanlı bir yana 90 yıllık cumhuriyet tarihinde “içeri” girmemiş, oradan ürünler vermemiş gerçek aydınımız hemen hemen yok gibi. Nazım’dan, Sabahattin Ali’ye, Yılmaz Güney’den Grup Yorum’lara…

Tarih boyunca egemenler iktidarlarını hak - adalet  üzerine kurmadıkları için zulümlerini zindanlarda devam ettirmişler, adeta bu işin kompedanı olmuşlardır.

Batı medeniyeti kapatma, gözetleme ve kapatılanın dayatmaları kabulü anlamına gelen tretman konusunda da bir “aydınlatma” yaşatmıştır takipçilerine.

“Yanları çürüten” mapushaneler günümüz Türkiye’sinde de hastalık yaymaya, çürütmeye devam ediyor. 19 Aralık 2000 yılında kanlı - ateşli bir açılış yapan F Tipi Hapishaneler, alfabenin çeşitli harflerinde kardeşleriyle Amerika’nın, Avrupa’nın Hücre geleneğini 13 yıldır ülkemizde uyguluyor. Batı medeniyeti hayranlığına şapka çıkarmak gerek.

Ülkemizde 150 bin civarı tutuklu - hükümlü bulunuyor. Yeni hapishanelerin yapımı hızla sürüyor. Bu kadar hapishaneye neden ihtiyaç duyuluyor peki?

Çünkü her alanda büyük haksızlıklar yaşanıyor ülkemizde. Ve bunların mutlaka bir karşılığı olacaktır. “Sabahın sahipleri” soracaktır, sormak zorunda kalacaktır bu haksızlıkları...

Sessiz Sedasız Ölümler

İnsan Hakları Derneği’nin açıkladığı son rapora göre Türkiye hapishanelerinde 163 hasta tutuklu bulunuyor. Bu sayı her geçen gün artıyor. Çünkü koşullar her açıdan ağır.

Adalet Bakanlığı hastalığın geri dönülmez aşamada olduğuna emin olmadan hiçbir tutukluyu salmıyor nedense.

Bunun en yakın örneği bir kampanyayla “özgürlüğüne” kavuşan Güler Zere’ydi. Fakat bu özgürlük tam da yukarıda bahsettiğim gibi uzun sürmedi.

Geçtiğimiz günlerde  İnönü Üniversitesi eski Rektörü Fatih Hilmioğlu hastalıklarından dolayı tahliye edildi.

Ama Bu Yetmez!

Tüm hasta tutuklular serbest bırakılmalıdırlar.

Yaygın Bir Sendikacı Tipi; Azad Fazla

Hemen hemen tüm günlük basında DİSK’in Ege Bölgesi eski başkanı Azad Fazla’nın Karabağlar ilçesinde Akp’den meclis üyesi adaylığı haberi yer aldı. Başlıklar üç aşağı beş yukarı aynıydı; “ AKP ’ye kul olmayacağız dedi Akp adayı oldu.”

Ya da şöyle okunabilir; “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu.”

Azad Fazla bir örnek. Türkiye’de sendikacılığın bugünkü durumu mutlaka tartışılmalıdır.