Herkesin ağzından çıkan sözün daha yayından algıya ulaşmadan değiştiği bir garip memleket manzarasıyla karşı karşıyayız. Siyasetten, sanata, kahvehanesinden, en küçük ev hanesine Cemil Meriç’in sözünde çırpınan bilgili cahiller sürüsüyüz. Kendini güdemeyenlere koca memleketi verirsen güldüre güldüre güdemezler işte böyle. Çünkü çobanlık bir başka zanaat vesselam, her şeyden önce sürüyü dağıtmayacaksın, gözün gibi bakacaksın her birine. Kurt kapmasın diye, yetemediğin yerde dost köpeklerin olacak. Sürüye el uzatan olursa yiğitçe, gözünü kırpmadan kollayacak, her canı kendi canı belleyecek. Çıkınındaki aşı yeni düşler için yola çıkmış gezi tutkunu gençten esirgemeyecek gönül olacak sonra. Yeter artık sen gel şu çiftliğin başına kâhya ol dediklerinde, yadigâr abasını bir hamlede terk edip gömlek değiştirmeyecek bukalemun gibi. Bak sen şu çobanlığın işine, sen bırak da bunlar daha üç koyun güdemez demeyi senin çobanlık hikâyene bak. Memleketin her yerinde kamplaşmış darmadağın ettiğin insanlar, söz geçiremediğin değil bile bile senin emir verdiğin köpeklerine bak! Bir de, dışarıyı bırak kurtlardan önce senin parçalattığın, zulüm ettiğin halka bir bak. Her canı düşman belleyen köpeklerini çek önce, sonra dön hazirana düşleriyle yollara düşen, aşını herkesin aşı, düşünü herkesin düşü belleyen gezici çocuklara bak. Senin vesayetinle uyutulan berkine, onun direnciyle uyananlara, uyandıkça kaçan uykunun göz altında oluşturduğu kan dolu göz torbana. Bak diyeceğim ama yüzün yok bağrı yanmış anaların, babaların yüzlerine bakmaya, zaten onların da yüzlerini kirletmeye niyeti yok niyetsizliğinle. Siz vicdan orucuna niyet etmişsiniz bir kere. Hırsızlığa yolsuzluğa meyletmişsiniz, Allah-u Ekber diyerek insanların kafasını gövdesinden ayıranlara ibadet etmişsiniz, savaşı körüklemek için doymadığınız kana silah taşıyarak fitre vermişsiniz, adaleti şaşı baktırmış, hukuku varyemezlerin altına paspas, borsayı dansöz, faizi peçeteci bellemişsiniz. Öküz ölünce ortaklığı bitirmiş, kendinizi unutup herkesi hain ilan etmişsiniz. Şimdi benim dediğim doğru diye tellallık zanaatına el uzatmışsınız, benimse bildiğim tek doğru var, iki nokta arasına çizilmiş paralel doğru. Ne ilginç kelime değil mi? Günlerdir bahsi edilen para-l-el şiarı, içinde hem para var hem el siz kimin eli uzun derdinde uğraşa durun, olan yine ortada duran l ye orta direğe oluyor. Şimdi bu damı tesadüf para-l-el ateistler bunu da açıklasın. Zaten işin en garip yanı da o ya Allahsız dediklerin her şeyi açıklama cesaretindeyken, sen kaçıp örtme telaşındasın. Neyse Cemil Meriç’in sözünden bak ta hangi meclise geldik. Ne diyormuş Meriç,
“Hayat herkesin yaşadığı, kimsenin yaşamaktan hoşlanmadığı komedya…”