Ankaradaki barış mitingine yapılan bombalı saldırıda yaşamını kaybeden insanların dramına medya önemli ölçüde yer verdi.Oğlunu,kızını,kocasını ,karısını,torununu kısaca yakınını kaybeden herkim varsa onlarla konuştu.Ama konuşulanlar sadece gazetelerin satır aralarında kaldı.Türkiye'de sivil halkın yaşamını korunmasını,hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınmasını,şiddetten ve baskıdan arınmış seçimlerin demeokratik bir ortamda yapılması talebi de söz konusu katliamla ilgili gizlilik kararı toplumda ciddi kuşkulara ve tepkilere neden olurken;katliama ilişkin soruşturmanın güvenliğini gerekçe göstererek katliama ilişkin soruşturmanın gidişatını belirlemek,kamuoyunu olası terör eylemlerine karşı endişelere sevk ediyor.Ülkemizde terör ve terör faaliyetleri daima olmuştur.Peki;ama terörü ve terör faaliyetlerinin aydınlatmasında basının önemli bir katkısı ve görevi yok mudur? Terörün organize bir iş olup olmadığını,arkasında kimlerin bulunduğunu,hangi amaca hizmet ettiğini yazamayacak mı? Öyle görünüyor ki yazamayacak:çünkü basın tarafından gündeme getirilen en ufak bir yorum ve değerlendirmeye bile tahammül edilemiyor,basın hem sansürle hem de baskılara maruz kalıyor.Soruşturmaya yönelik kısıtlama kararına göre:avukatlar bile dosyadan bazı istisnalar dışında bilgi belge alamayacaklar.Oysa yetkilerlilerce yapılan açıklamalara göre katliamı yapanlarla ilgili devletin elinde bazı ip uçları mevcut.Bunları basın ve medyanın sağlayacağı katkılarla devlet olayın işleyişini gün yüzüne çıkarabilir ve sorumluları rahatlıkla bulabilir.Önemli olan niyet ve samimiyet .Devletimiz bu tür terör eylemlerini baskıcı,kısıtlayıcı yasaklayıcı yöntemlerle çözüme kavuşturamaz.