Ben iki meslekten birisini yapmak isterdim.
Bunlar; doktorluk ve öğretmenliktir.
Yarın öğretmenler günü olduğu için bu konu üzerinde durmak isterim.
Öğretmek sözcük anlamı itibariyle;
bir kimseye bir konuda bilgi ve beceri kazandırmak,
yetenek kazandırmak, bilinmeyen bir konuda bilgi sahibi olmasını sağlamak
Anlam olarak bile çok şey ifade ediyor bir insan için,
ayrıca; Hz. Ali (S.A)’nin bir sözü var. “Bana Bir Harf Öğretenin Kırk Yıl Kölesi Olurum.”
Bu bile öğreticinin değerini kısaca anlatıyor herhalde.
Bizim zamanımızda öğretmenlerimiz bir anne ve bir baba gibi bizim üzerimize titrerdi.
Elleri öpülesi öğretmenlerimiz vardı.
Kendi çocukları ile bizim kadar ilgilenmezlerdi.
Bizlere bir şeyler öğretip bizleri birer meslek sahibi yapmak için
ellerinden gelen her şeyi yaparlardı. Müfredat, ders saati ve
Milli Eğitim Talimnameleri onlar için hiç önemli değildi.
Sadece ve sadece çocuklarının iyi eğitilmesi ve
Başarılı olmaları için ne yapmaları gerekirse onu yaparlardı.
Hele hele ilkokul öğretmenlerimiz yok mu onları unutmak mümkün değil.
Herkes ilk okul öğretmenini çok iyi hatırlar ve hiç unutmaz, çünkü;
ilk eğitimimizi onlardan aldık.
Annemizden babamızdan daha çok onlarla beraberdik.
Hele benim bir öğretmenim vardı ki, memleketim olan Merzifon’da bir tane idi.
Kamil ÖZYAZAR 33 yıldır aklımdan çıkmaz.
Hayatını öğrencilerine adamıştı.
Okuttuğu tüm çocuklar bugün mutlaka bir yerlerde iş sahibi.
Kutsal bir meslek olan öğretmenlik benim gönlümde büyük bir yer edinmiştir.
İnsan yetiştirmek, insanı doğru yetiştirmek çok önemli;
onlara okuttuğun kitaplar, anlattığın hikayeler ve
doğru eğitim iyi bir insan yetiştirmene neden olur.
Topluma yararlı olacak doğru insanları yetiştirmenin en önemli yolu okuldur.
Bu güne baktığımızda eğitim sistemimiz
Mustafa Kemal Atatürk’ün çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmamız için önümüze koyduğu
eğitim sisteminin tamamen dışına çıktığını gösteriyor.
Bilim adamı yetiştirmemiz yerine içi boşaltılmış bir sistemle beyinleri sadece dinsel olgularla
doldurulmaya çalışan bir topluluk yetiştirilmeye çalışılıyor.
Çocuklarımızın ders kitaplarını incelediğimiz de bunu çok rahat bir şekilde göreceğimize
inanıyorum. Son 10 yılda bir çok kez eğitim sisteminin değiştiğini görebiliyoruz.
Eğitim sadece ticaret amacıyla kullanılan bir araç olmaya başladı.
Çocuklarım için yıllar öncesini çok özlüyorum.
Türkiye’de öğretmenler günü kutlamalarının ne zaman başladığı ile ilgili küçük bir bilgide
vermek isterim. Türkiye’de her yıl 24 Kasım, Öğretmenler Günü olarak kutlanır.
Bu, 1981 yılında başlamış bir uygulamadır.
24 Kasım 1928, devletin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün
"Millet Mektepleri’nin başöğretmenliği"ni kabul ettiği gündür.
Bakanlar Kurulu, Mustafa Kemal Atatürk’e
"Millet Mektepleri Başöğretmenliği" şanını 11 Kasım 1928’de yaptığı toplantıda vermiş ve
bu şan, 24 Kasım’da Millet Mektepleri Talimatnamesi'nin yayınlanması ile resmileşmişti.
Atatürk'ün 100. doğum yıl dönümü olan 1981 yılında, onun "başöğretmen" oluşunun yıldönümlerinde ülke çapında Öğretmenler Günü kutlanmasına karar verildi.
Tüm öğretmenlerimizin öğretmenler günü kutlarım.