Bu günlerde özellikle yerel gazetelerde yazılar yazan ve İzmir siyaseti ile ilgilenen tüm gazeteci arkadaşlar il kongresini kendi çeperlerinde analiz etmeye çalışıyorlar. Birçoğu analizlerinde haklılar ve doğru tespitlerde bulunuyorlar.
Bir bakıma İzmir çukurunda siyasetle ilgilenen hemen hemen tüm CHP tabanı aslında bir noktada birleşiyor. Hatta söylemleri nazariyette birbiri ile örtüşüyor.
Söylemde birleştikleri bu konu nedir? Kısaca, siyasetin kirlendiği, hep aynı kişilerin siyaset sahnesinde bulunduğu, siyasetin zenginleşmek ve güç edinmek amacıyla kullanıldığı, CHP’nin sol söylemlerden uzaklaştığı gibi hem fikir olunan konular. Ancak, en önemli olanı ise Belediye Başkanlarının tüm örgütü dizayn ettikleri ve kongreleri kazanmak için ellerindeki tüm kamu gücünü kullandıklarının, hem gazeteler de hem de sosyal medyada ifade edilmesidir.
Bu söylemlerin nazariyette olduğunu söylüyorum, çünkü pratikte bu rahatsızlıktan kurtulmak için büyük bir çoğunluk kılını bile kıpırdatmıyor.
Önümüzde bunun önemli bir örneği var. Türkiye’yi iyi yönetemeyen, her türlü baskı ve hukuksuzlukların yaşanmasına ön ayak olan AKP’nin seçimleri nasıl kazandığını ve hangi kaynakları nasıl kullandığını, seçmenin de buna itibar ettiğini hep birlikte yıllardır görüyoruz.
Seçimler kaybedildikten sonra; AKP ve seçmenlerine saldırıya başlanıyor. Oyları çaldılar, makarna kömür dağıttılar, kamu gücünü kullandılar, AKP’ye nasıl oy veriyorlar gibi birçok eleştiride bulunuluyor. Bu eleştirilerin haklılık payı tabi ki çok yüksek.
Peki İzmir’de yaşanan bu kongrelerle bir benzerliği var mı?
Bir bakalım, mahalle delege seçimlerinden kongrelerdeki seçimlere kadar geçen süreyi aşağıdaki sorulara yanıt arayarak bulmaya çalışalım;
Belediye kaynakları delege ve kongre seçimlerinde kullanıldı mı?
Üye ve delege üzerinde baskı yapıldı mı?
Delegelere ve yakınlarına iş vaatleri yapıldı mı?
Delege ve yakınları işten atma ile tehdit edildi mi?
Delegelerden kullanmadıkları oy pusulaları istendi mi?
Çeşitli bahanelerle delege hırsızlığı yapıldı mı? (seçilmiş delegeler listelerden hile ile çıkartıldı mı?)
Delegelerin özgür iradeleri ipotek altına alınarak zorunlu destek istendi mi?
Delegelerin özgür iradeleri serbest bırakılarak oy kullanmaları sağlandı mı?
Bu soruların cevaplarını objektif bir şekilde verdiğimiz takdirde AKP ve seçmeni arasındaki benzerliğin var olup olmadığını daha net bir şekilde ortaya koyabiliriz.
Bence İzmir’de siyasetin daha nitelikleştirilmesi açısından; gücü ve koltuğu elinde tutanların onları kaybettikten sonra hiçbir esprisinin kalmadığı gayet net bir şekilde görülecektir.
Ama en önemlisi nazariyette ortaya koyduklarımızı pratikte gerçekleştirmediğimiz sürece bir arpa boyu yol alınamayacağının bilinmesidir.
Tabandan tavana zihniyetin değişmesini sağlamak çok zor. Çünkü, maddi ve manevi çıkarların yerine, toplumsal çıkarları düşünmeyen bireylerin çokluğu, azınlıkların ve gücü elinde tutanların kazanmasını sağlamaya devam edecektir.
Hararet nardadır sacda değildir.
Keramet baştadır tacda değildir.
Her ne arar isen kendinde ara.
Kudüste Mekkede Hacda değildir.
HACI BEKTAŞ VELi