Ferhan Şensoy’un 2005 yılında vizyona giren kendisinin yazdığı ve başrol oynadığı bir filmin ismi PARDON.
Kısaca anlatırsak;
Yıllar sonra askere giden İbrahim (Ferhan Şensoy) dağıtım için İstanbul'a gelmiştir ve geceyi arkadaşı Muzaffer'de (Rasim Öztekin) geçirecektir. Fakat otobüs garajında bir anlık boş bulunmayla polisten kaçmaya başlayan İbrahim, Muzaffer'in evinde yakalanır ve birlikte göz altına alınırlar. Sorgulamayla başlayan kördüğüm Taksim'de büfe işleten arkadaşları Aydın'ın da (Ali Çatalbaş) gözaltına alınmasına ve birlikte yıllarca hapis yatmalarına neden olacaktır. Hapishanede sol görüşlü siyasi suçlularla kalan ve üzerlerine atfedilen suçlarla hapishanede tutulan bu üç arkadaş yıllar sonra hapishaneden çıkmışlardır. 6 yıl 3 ay sonunda gerçeğin ortaya çıkması ile suçsuz olduklarını anlayan devlet sadece 'PARDON' demekle yetinmiştir.
Şimdi nerden çıktı bu PARDON derseniz, aylardır Narlıdere’de yazılan bir senaryo ile birebir örtüştüğü için aklıma geldi. Senarist ve Yapımcı CHP Narlıdere İlçe Bşk.lığı ve malum zat.
Narlıdere’de siyasi bir başarısızlığın üstünün örtülmeye çalışılması ve yıllarca partiye emek vermiş insanları karalama ve itibarsızlaştırma konulu trajikomik bir senaryodur “DİSİPLİNE SEVK”.
Ben yaptım oldu.
Gerekirse bir daha yaparım.
Bana kimsenin gücüde yetmez, örgütü babamın çiftliği gibi yönetirim.
Bana karşı olmak neymiş herkes görsün.
Çamur at izi kalsın.
İnsanların onurlarıyla, itibarlarıyla ve siyasi kimlikleriyle oynamak ne kadar kolaymış.
Gibi düşüncelerin oluşmaması, kurumsal kimliğin demokrasi ve hukuk zemini üzerine oturtulması açısından “PARDON”la yetinilmemelidir.
Birinci aşama olarak; delilsiz ve mesnetsiz iddialar karşısında, partinin demokrasi ve hukuksal kimliğinin muhafazası, ayrıca kişisel hakların korunması açısından, CHP İzmir İl Disiplin Kurulu üyelerine duyarlılıkları ve Parti Tüzüğü/Programı çerçevesinde aldıkları olumlu karar nedeniyle teşekkür etmek gerekmektedir.
İkinci aşama olarak; Disiplin Kurulunu bir tehdit aracı gibi görerek, mesnetsiz ve hukuksuz işlemlerle onlarca kişiyi kendi siyasi çıkarları için itibarsızlaştırmaya çalışanlara, tüzük kuralları çerçevesinde en üst seviyeden hukuki müeyyide uygulanmalıdır ki “DİSİPLİN” kavramı doğru zemine oturtulabilsin.
Bu gibi kişisel davranışların hukuki müeyyidesinin olması; hem parti disiplininin ciddiyeti açısından hem de parti yönetici ve üyelerinin aidiyet duygusunun güçlendirilmesi yönünden çok önemlidir.