24 Kasım ve Öğretmenler Günü tüm öğretmenlerimize kutlu olsun.

Öğretmen olmak bir ayrıcalıktır, aynı doktorluk gibi.

Öğretmenim insan yetiştiriyor. Doktor hayat kurtarıyor.

Çok zor ve bir o kadar da huzur ve mutluluk veren bir meslek olsa gerek, Hz. Ali (S.A)’nin bir sözü aklıma geliverdi “Bana Bir Harf Öğretenin Kırk Yıl Kölesi Olurum.”

Bizim zamanımızda öğretmenlerimiz bir anne ve bir baba gibi bizim üzerimize titrerdi. Elleri öpülesi öğretmenlerimiz vardı.

Kendi çocukları ile bizim kadar ilgilenmezlerdi.

Bizlere bir şeyler öğretip bizleri birer meslek sahibi yapmak için ellerinden gelen her şeyi yaparlardı. Müfredat, ders saati ve milli eğitim talimnameleri onlar için hiç önemli değildi.

Sadece ve sadece çocuklarının iyi eğitilmesi ve başarılı olmaları için ne yapmaları gerekirse onu yaparlardı. En ayrıcalıklı olanları ise ilkokul öğretmenlerimizdir.

Onları hiç unutmayız.

Neden mi, tomurcuk bir gül gibi yeni açmaya başlayan zihinlerimize bilgileri, ahlaklı ve doğru insan olmayı nakşedenler onlardı.

Anne ve babalarımızdan daha çok onlarla beraberdik.

İlk eğitimimizi onlardan aldık.

Ömürleri yettikçe ve biz onları arayıp sordukça hiç bitmez öğüt ve öğretileri.

Sevgili ilk öğretmenim Kamil ÖZYAZAR. Onun elinden ilkokul diplomamı alalı 35 yıl olmuş.

Yetiştirdiği çocuklarının hemen hemen hepsi bir meslek sahibi oldu. Hepsinin üzerine titrerdi. Onlarla irtibatını hiç koparmazdı. Mektuplaşırdı. Ben de mektuplar yazdım ellerinden öptüm.

Mektuplarında bile iyi birer insan olmamızı dilerdi.

17 Ağustos 1986 yılında yazdığı mektuptan birkaç satırı paylaşmak isterim.

“Sevenlerin ve dostların daim olsun dilerim. Yeni görevinde başarılar diler hayırlı olsun derken yurt ve millet uğruna kutsal vazifende titizlik göstereceğinden asla şüphe etmiyorum. Başarın için daima dua edeceğim.”

“Kalben beraber olduğumuz unutma. Artık yalnız öğretmenin değil arkadaşın ve dostun olarak ta her zaman seni desteklediğimi bilmeni isterim. Bu benim için bir görev ve zevk olduğunu bilmeni isterim.”


Bu satırlar, her okuduğumda gözlerim dolarak, bana onun öğütlerini tutmaya devam etmek için güç verir.

5 Aralık 1986 yılında yazdığı bir mektubunda da;

“Hayat bir mücadeleden ibaret. Ölünceye kadar bunu sürdüreceğiz. Umutlarımızı yitirirsek bedbin oluruz. Hayata gülersek oda bize güler.

Tek varlığım, yaşantıyı hissetmem sizi çocuklarımla mektuplaşmam oluyor. Haber aldıkça dertlerimi unutuyorum.”


Öyle ulvi bir insandı ki sadece bizleri değil, arkadaşlarımızı da düşünür ve onlar içinde dua ettiğini söylerdi. Şairdi aynı zamanda sevgili öğretmenim. Şiiri çok sevdiğimi bildiği için her mektubunun sonunda en güzel şiirlerini yazardı.

Geçti…

Vefasız yar misali, vefasız yıllar,

Güzel günlerimi aldı da geçti..

Sonsuzluk ufkuna uzayan yollar;

Gençlik hülyalarımı çaldı da geçti..

Daha tomurcukken söndü sevincim,

Rüzgarlar önünde şimdi bir hiçim.

Aylar oklarıyla sızlatıp içim;

Kanayan kalbini deldi de geçti…

Ey zaman; gücendim, küskünüm sana;

Soldurdun ümidin, attın yabana.

Dost bile tuhaf baktı da bana;

“Yaşlandın” dedi de güldü de geçti.

Kamil ÖZYAZAR

Ocak 1978 Yerköy

Sevgili öğretmenim Kamil ÖZYAZAR ile bugün telefonla görüştüm ve onunla hasret giderdim. Ona olan bağlılığımız ve sevgimizin ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha anladım.

Gözlerimiz doldu.

Öğretmenlerimizin içimizde bıraktığı iz yıllar geçse de her daim yerini koruyor.

Sevgili öğretmenim aldığınız her nefes ve varlığınız bize güç veriyor ve yol gösteriyor. Önünüzde saygıyla eğiliyor ellerinizden hasretle öpüyorum.