Medyada pek yer almasa da özellikle son iki haftadır HDP’nin seçimlere parti olarak girme kararında, yavaş fakat her geçen gün daha kararlı bir tavır sergilediğini görmekteyiz. Hatta bence HDP, birkaç haftaya kalmaz bunu üst perdeden, daha dik ve yüksek oktavlı dillendirmeye başlayacaktır. Muhtemelen bu karar çoğu insanı özellikle siyasetle yakından ilgilenen  insanları hem şaşırtacak hem de düşündürecektir. Siyasi analistler şu an bu duruma pek kafa yormasalar da yakında en çok kafa yorulması gereken mevzunun bu olduğunu göreceğiz. “Neden?” diye soruyor gibisiniz. Buyurun bu soruya şimdiden kafa yoralım.
     Önce HDP’nin seçimlere barajın % 10 olması halinde bağımsız girmesiyle nelerin olabileceğini düşünelim. İsterseniz konunun daha iyi anlaşılabilmesi için bunları maddeler halinde sıralayalım:
1)       HDP’nin 30 civarında milletvekili çıkararak 2011’den bu yana sergilemiş olduğu siyaseti aynı şekilde devam ettireceği bile muammalı olacaktır.
2)       AKP % 40 civarında oy alarak yine egemenliğin % 100’üne sahip olacağından tamamen “veren el psikolojisi”ne girecektir. Önümüzdeki dört yılda hiçbir seçimin olmaması  da AKP’yi tamamen diktatöryal bir aygıta dönüştürecektir.
3)       Başkanlık sistemine geçilmesi   durumunda 30 civarındaki milletvekilinin etkili bir siyaset yapması mümkün olmayacaktır.
4)       HDP, Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesindeki rol paylaşımında başrol oyuncusunun yardımcısının yamağı konumuna düşecektir.  
5)       Kürt coğrafyasındaki rol paylaşımında HÜDA-PAR türevi partilerin hortlatılması gündeme gelebilecektir. Özellikle hükümet tarafından MİT üzerinden bunun için son dört beş yıldır yoğun çabalar da sarf edilmektedir.
      Şimdi de isterseniz HDP’nin % 10 seçim barajına rağmen seçime parti olarak girmesi durumunda ne gibi koalisyonların olabileceğine bir bakalım:
1)         HDP’nin seçim barajını geçmesi için CHP seçmeninden cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Selahattin Demirtaş’a giden oyların tekrardan buraya kanalize olması söz konusu olabilir hatta HDP’nin seçim barajının üstüne çıkması için bir kısım ulusalcıların da seçim yaklaştığında HDP’nin tavrına göre HDP’ye oy verebilecekleri ihtimal dahilinde olabilir. (Ulusalcı oyların HDP’ye gitmesi tamamen stratejik olacaktır.)
2)         CHP oylarının bir kısmının HDP’ye geçmesi durumunda  da Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı tartışılacaktır. Bana göre böyle bir durum AKP’nin işini zorlaştırıp CHP’nin işini de kolaylaştıracak, CHP de örtülü başarılı sayılacaktır. Çünkü CHP içindeki bir damar her ne kadar HDP’yi sol bir parti olarak görmese de 1946 seçimlerinden bu yana Kürt seçmenlerinin oy tercihleri incelendiğinde HDP’nin Doğu’nun CHP’si olduğu çok açık görülecektir.
      Şimdi isterseniz asıl düşündüren tabloya bakalım, HDP seçimlere, % 10 barajına rağmen parti olarak girer, örtülü koalisyonlar olmaz ve barajın altında kalırsa ne olur?
     Bu soruya daha net cevap verebilmemiz için Kürt Siyasi Hareketin son 20 yılda aldığı oy oranlarına bakmamızda fayda var:
       1995 (%4,2) , 1999 (4,7) , 2002 (6,2) , 2007 (5,2) , 2011 (6,6) ve cumhurbaşkanlığı seçimi 2014 (9,8) oy oranlarına baktığımızda HDP’nin parti olarak barajı geçmesi oldukça zor görülmektedir. Buna rağmen bu ısrar neden?
        Hükümetin çözüm sürecindeki oyalama taktiği HDP’yi  TBMM dışında bir olasılığa götürmektedir. Bu iş Ankara’yla çözülmezse bundan böyle doksan  yıldır TBMM’nin çözemediğini biz Diyarbakır’da kendi meclisimizde, KBMM’de ( Kürdistan Büyük Millet Meclisi) çözeriz, demeye getirmektedirler. İşte burada hükümet politikalarından kaynaklı ciddi anlamda büyük kopuşlar ve Türkiye ile ilgili yeni planların da gündeme gelmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu planları sonraki yazılarımda daha detaylı yazmaya çalışacağım.   Bu sorunun çözümünün TBMM dışında farklı yerlerde görülmesinin hiçbir tarafa yarar getirmeyecektir. HDP’nin yapacağı  bu olası hamle sadece kendilerini ilgilendiren bir durum değil, Türkiye’nin de tamamının ateş çemberine sokulması  HDP’nin “ateşle dansı” olacaktır: sonuç olarak bu hamle HDP için “TO BE OR NOT TO BE” dir.