Türkiye’nin kazanımlarının teker teker yok edildiğini izlediğimiz, 13 yıllık AKP iktidarının tam da sonuna geldiğini düşündüğümüz 7 Haziran Genel Seçimleri sonrasında, maalesef yeni bir hayal kırıklığıyla karşılaştık. Devlet Bahçeli’nin uzlaşmaz tutumu ve inatçılığı nedeniyle umutların bir başka bahara kaldığını gördük. Bu durumTürkiye’nin tahribe uğramasının 7-8 ay daha uzatılmasına vesile olmuştur.


Seçimler öncesi meydanlarda ve televizyonlarda yolsuzluk, hırsızlık, terör ve yüce divan nidalarıyla haykıran Devlet Bahçeli seçim sonrası eline geçen bu fırsatları kullandı mı? Tabi ki hayır.  


Koalisyona yanaştı mı? Hayır.


Azınlık Hükümetini destekledi mi? Hayır. 


Meclis Başkanlığını uzlaşmayla seçtirdi mi? Hayır. 


Terörünün araştırılmasını istedi mi? Hayır. 


Peki ne yaptı.  


“HDP’nin olduğu hiçbir yerde olmayız” açıklamasıyla; Recep Tayyip Erdoğan’ın rahat bir nefes almasını sağladı. Seçimler sonrası çıkan tabloda 3 gün boyunca sessiz kalan Recep Tayyip Erdoğan’ının tekrar ekranlara çıkarak “Erken Seçim” söylemlerine başlamasına neden oldu.


AKP zulmünün devamına ve erken seçimin yapılmasına tuz biber olan Meclis Başkanlığı seçimlerinde takındığı tavır ile de AKP’ye ve Recep Tayyip Erdoğan’a desteklerini sürdürdü.


CHP Genel Başkanı Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU’nun tutumu, 7 Haziran Genel Seçimlerinden bu güne kadar hep uzlaşmacı “Önce Türkiye” düşüncesi içerisinde oldu. Tabanlarının birbirine 180 derece zıt olan AKP ile bile oy kaybetmek pahasına koalisyon görüşmelerini sürdürme çabası içerisinde bulundu.


Türkiye’nin en önemli sorunları olan eğitim, ekonomi, dış siyaseti ve terör konularının çözülmesi için devlet adamlığı ve duyarlı siyasetçi yaklaşımları tüm kamuoyu tarafından dikkatle izlendi.


AKP Genel Başkanı Ahmet DAVUTOĞLU ise; kıbleyi şaşırmaya devam etmektedir.


Başbakan ve Parti Genel Başkanı olarak;


Matematiksel hatalar yaparak 180 ve 360 açı derecelerini karıştırması,  


Parçalanmış bir ölünün adalete teslim edilmesi gibi bir mucizeyi gerçekleştirmesi, 


Canlı bombanın henüz patlamaması nedeniyle tutuklanamayacağını ifade ederek suç literatürüne yeni bir kavram ilave etmesi, 


“Her zaman zalimlerin yanında olacağız” diyerek ikrarda bulunması,


içinde bulunduğu durumu net bir şekilde ortaya koymaktadır.


7 Haziran genel seçimlerinden erken seçime doğru giderken;


20 Temmuz 2015 Şanlıurfa Suruç’ta 32 genç öldü.


10 Ekim 2015 Ankara’da 102 kişi öldü.


Bu büyük katliamlar dışında 5 ay içinde güvenlik güçleri ve sivillerden yüzlerce insan öldü.


Halkımız bunları ne uğruna yaşıyor,  


Halkların özgürlüğü için mi? 


Birisi başkan olsun diye mi?


Ortadoğu’yu dizayn etmek için mi? 


Yoksa ABD ve Emperyalist ülkeler dünya kaynaklarını daha fazla sömürsün diye mi?


Bir kere bir kere olsun bu soruları kendimize sorsak, düşünce ve soru sorma mekanizmamızı çalıştırırsak her şey daha güzel olacak.


Yaşam hakkı hiçbir şeyin önünde tutulamaz. İnsanca yaşamak sadece kendinin insanca yaşaması ile sağlanamaz ya hep beraber insanca yaşayacağız ya da  emperyalistlerin ve katil ruhlu faşistlerin boyunduruğunda yok olup gideceğiz.


1 Kasım önemli bir milat;  


Terörizmin sona ermesi için,


Ölüm ve katliamlara son vermek için


Çağdaş eğitim için, 


Sağlam bir ekonomi ve refah için,


İstikrarlı dış politika için,


Bu çerçevede hep beraber sandığa ve güzel günlere.