Gittikçe derinleşen bir krizin ilk sabahı gibi her uyanışımız, belki de ‘’uyuyuşumuz’’ diyelim uyanamayışımıza…
Toplumun genelinin Ülkede neler döndüğünden haberi yoktur hatta haberi olmadığından dahi habersizdirler ki ben buna bilgiden yoksun iyimserlik hali diyorum. Sabahları evlilik programları izleyip, birkaç dedikoduluk malzemeyle öğlen edip günü, akşama kadar laylaylom hayatların içinde tutulmuyor mu yüzde elli artı birimiz?
Ta ki kapımızı çalıncaya kadar yokluk ve yoksulluk.
Empatisini sevdiğimin hayatında soruyorum size, okulun istediği pantolonu alamamanın onur kırıcılığını yaşadığı için intihar eden Baba İsmail Devrim’i anlayabilir misiniz siz? 6 ay boyunca hiçbir gelir elde edemeyen ailenin annesi çocukların titrediği bir günde saç kurutmasını çalıştırarak odayı ısıtıyor ve bakıp odadaki iki evladına son kez, banyoda asıyor kendini. Siz Adana’daki Emine Akçay’ın hissettiklerini hissetseniz ne kadar dayanabilirdiniz?
Bu ülkede dalga geçiyorlar bizimle…
Koca koca manşetler en kalın puntolarla ‘’Türk Ekonomisi Uçuşa Geçti’’
Sokağa çıkmayan, halkla iletişim kurmayan, saraylarda yaşayanların dayatmalı manşetleri bunlar, aklımızla dalga geçen, yaşam mücadelemizde bizi hiç sayan insanların manşeti.
Hayatını krediler ve kredi kartlarına bağlamış olan toplumun, zamanında ödenmediği için takibe alınan kişi sayısı %25 seviyelerini aşmışken, vatandaşın bankalara borcu tavan yapmışken, Zenginlerin mevduatı artıp, fakirler daha fakirleşirken, ülkenin %20 si açlık sınırının altında yaşarken, dalga geçiyorlar bizimle…
Sarayın 13 günlük harcamaları, zarar ediyor diye kapatılan Şeker fabrikalarının tüm zararını karşılayacak kadar güçlüdür, sarayda ejder meyveli smoothie içiyor, Starex meyvesi eşliğinde aloevera, liçi meyvesi eşliğinde efuli tüketiyor, bizse makarnaya talim, onu bile çok görüyor devlet, kapanıyor Pastavilla. Gramajını düşüre düşüre ekmek fiyatlarını bile sabit tutuyor, dalga geçiyorlar. Kilosu 4200 TL den çay içerken Saraylılar, vatandaş musluktan suyu zor içiyor.
Dün alışveriş yapılıyor markette, para ödemeden yaşamaya alışkın hayat, kasadan geçmeden şirinbabayı oynayan sempatikle çocuklara çikolata veriyor, yukarıda saydığım zenginlikleri yaşayan inşaların üç çeşit abur cubur ürünle marketten çıkışını seyretmek niyedir sizce, halktan uzaklaşmışlığın en büyük göstergesi ve çöküşün görüntüleriydi seyreylediklerimiz.
Özetle ‘’İmamoğlu effect’’ diyebiliriz bence buna…
Gelelim asıl konumuza;
Gittikçe derinleşen krizin sabahında uçuşa geçen ekonomi manşetleri atan gazetelerin yazarları iyi okusun burayı!
Yerel seçimlerden önce ne demişti Bakan Bey ;
"Hem doğalgazda hem de elektrikte önümüzdeki dönemde herhangi bir tarife değişikliği olmayacak. Vatandaşlarımıza hayırlı olsun"
Diğerlerini saymıyorum, son iki ayda elektriğe %30 zam yapıldığının farkında mısınız?
Şimdi de 1 ekim itibarı ile %14,9 zam yapıldı, böylelikle 1 Ekim itibariyle herkes 100 kilovattsaat (kWh) elektrik enerjisi için vergi ve fonlar dahil olmak üzere 71,02 lira ödeyecek…
Bu arada Saray geçen yıl, 2019 yılı kullanımı için 2 milyon 600 bin kilovattsaat (kWh) elektrik enerjisinin serbest piyasadan satın alınması için ihale açmıştı!
TL sini de siz hesaplayın artık…
Ampül yakmaya gücü kalmayan halkın, belki de patlatıp ampülleri, güneşe dönme zamanı gelmiştir.
Ne dersiniz?