Ahmet Türk'ten Cumhurbaşkanı Erdoğan'a tepki Ahmet Türk'ten Cumhurbaşkanı Erdoğan'a tepki

Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, temelini Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel ile birlikte, 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremlerinin birinci yıldönümünde attıkları “İBB Emekçileri Kırıkhan Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi”ni Hatay İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne teslim etti.

İBB Şehircilik Grubu şirketlerinden KİPTAŞ tarafından yaklaşık 9,5 ayda tamamlanan eğitim kurumunun teslimi için Kırıkhan’da tören düzenlendi.

Törende, sırasıyla; İBB Şehircilik Grup Başkanı Ali Kurt, Hatay İl Milli Eğitim Müdürü Harun Tüysüz ve İmamoğlu birer konuşma yaptı.

“HEP BİRLİKTE HESABINI VERMELİYİZ, TEDBİRLER ALMALIYIZ”

İBB’nin, 11 ilde on binlerce can kaybına ve yıkıma yol açan 6 Şubat 2023 depremlerinden hemen sonra, AFAD tarafından Hatay ile eşleştirildiğini hatırlatan İmamoğlu, “Afetin ilk gününden itibaren, burayı hiç unutmayacağımızı, her an bir gözümüzün, kulağımızın, elimizin bir şekilde burada olacağını hep ifade etmiştik. Tam da o duyguyla buradayız” dedi.

Bu süreçte, İBB emekçilerinin katkılarıyla temelini attıkları Kırıkhan Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nin yapımını, gerekli izinler alındıktan sonra başlattıklarını aktaran İmamoğlu, 6 Şubat depremlerinin devletin tüm yetkili kurumlarına büyük sorumluluklar yüklediğinin altını çizdi.

İmamoğlu, “Ne yazık ki, felaketin yaşandığı an ve sonrası tartışılsa da ‘Biz niçin yıkıldık? Niçin insanlarımızı kaybettik? 21. yüzyılın 2023 yılında, İstanbul ve çevresinde depremin hissedildiği 99 depreminden bu yana niçin doğru adımlar atamadık ve bu çareyi, çözümü bulamadık, tedbirli davranamadık, öncü konuları önümüze öncelikli bir şekilde koyamadık; sorularını sorar olduk, sormalıyız. Gece gündüz sormalıyız. Hep birlikte hesabını vermeliyiz, tedbirler almalıyız. Ben meseleye böyle bakıyorum” şeklinde konuştu.

“‘HATAY BENİM ŞAHSİ MESELEMDİR’ DİYEN BİLİNÇLE, ŞİARLA YOL YÜRÜYORUZ”

Hatay’ın, 6 Şubat depremlerinde en fazla zarara uğrayan şehir olduğunu kaydeden İmamoğlu, özetle şunları söyledi:

“Hatay’ın ve diğer illerimizin acılarının hafiflemesi ve bir an önce eksiklerinin giderilmesi konusunda, Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün fertleri sorumludur. Yere düşen bu bölgedeki halkımızın ayağa kalkıp, her birimizle eşitlendiği ana kadar sorumluluğumuz devam edecektir. Yarın 10 Kasım. Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ü bir kez daha saygıyla, minnetle, özlemle anacağız, rahmetle anacağız.

Mustafa Kemal Atatürk’ün, ‘Şahsi davam’ dediği Hatay meselesini çözmek için, gerekirse cumhurbaşkanlığından ve milletvekilliğinden istifa edeceğini ve serbest bir Türk vatandaşı olarak, bu işte çalışan arkadaşlarıyla birlikte Hatay topraklarına gidip, orada mücadeleci edeceğini, oraya geçeceğini ifade etmişti.

Biz, bu bayrağı ondan, bu milletin ve özellikle makamın, koltuğun, unvanın önünde tutan o güzel akıldan, o zihniyetten devraldık. Dolayısıyla biz de her zaman 6 Şubat'tan itibaren, ‘Hatay benim davamdır, benim meselemdir’ diyen bilinçle, şiarla yol yürüyoruz, yürümeye devam edeceğiz.”

“BÜYÜK BİR FATURA”

“Hatay'da, depremden etkilenen binaların toplam mesken sayısına oranına baktığımızda, en ağır hasarı yaşayan şehrimiz burası. Şehirde toplam 357 bin 467 mesken var. Ve 215 bin 255’i, yıkılmış veya acil yıkılması gereken ağır hasarlı binalar arasında yer alıyor. Bu büyük bir fatura. Yeni yapılan hastanelerin, devlet kurumlarının ve binalarının dahi ne yazık ki yıkıldığı ya da ağır hasar aldığını görmek, kesinlikle hepimizi düşündürmesi gereken hususlar.

Bu yıkımın sebebini araştırırken, az önce ifade ettiğim 17 Ağustos depremi ardından, ülkeyi depreme hazırlamak konusunda sorumlu olan herkesin neyi eksik yaptığını düşünüp, geleceğe dair hepimizin bu ülke adına yeni tedbirler alması zorunda olduğu bir dönemi başlattık ve yaşatıyoruz. İşte tam da bu yönüyle farklı bir zihniyet, farklı bir dönem, farklı bir yöntem bu ülkenin geleceğinde özellikle yapılaşma, şehirleşme ve şehirlerin, ülkenin dayanıklılığı hususunda hepimiz için çok gerekli.”

“SİYASET, İNSANLARI AYRIŞTIRAN BİR UNSUR ASLA OLMAZ, OLAMAZ”

“Siyaset; aklın, bilimin ışığında vatandaşa hizmetteki araçtır. Siyaset, millet için yapılır. Milletin birliği, beraberliğini, eksikliğini gidermek için yapılır. Siyaset, insanları ayrıştıran bir unsur asla olmaz, olamaz. Siyasetin amacı, hiçbir ayrım yapmadan, her vatandaşı için, herkes için sağlığını, güvenliğini, mutluluğunu sağlamak için kullanılan bir yöntemin, sürecin ya da görev bilincinin tarifidir. Siyaset, ‘Bize oy verene yardım edelim, vermeyene ne hali varsa görsün diyelim’ diye yapılmaz, yapılamaz.

‘Depremlerde hiç kimse ölmesin’ diye görev yapmak zorunda olduğumuz sürecin içerisindeki insanlarız. Siyaset; afetleri, krizleri, vatandaşın yaşadığı zorlukları yenmek için yapılması gereken bir görevdir. Yapamamışsanız, milletin vicdanında kesinlikle bir yerde durmazsınız ve bu milletin vicdanı sizi cezalandırır.

O bakımdan temennimiz ve isteğimiz, tam da bu yöntemle siyaseti yapmak, insanlarımızın beklentilerini karşılamak ve bizim siyasetimizin temeline de 7’den 70’e herkesi, güvenli ve refah içerisinde hayat sunma konusunda prensipleri, asla vazgeçmeden yerine getiren bir dönemi var etmek. Gençlerin, geleceğini kendi ülkesinde görebilmesini sağlamak, umutlarını burada yükseltmesini sağlamak. Çocuklarımızın daha huzurlu, mutlu, korunduğu günlere uyanmasını sağlamak.”

“DEPREM ŞEHİRLERİNİN YANINDA OLMAYA KARARLIYIZ”

“O bakımdan asla geldiği görevi, yetkinin millete ait olduğunu, gücün millete ait olduğunu, iradenin millete ait olduğunu unutmadan görevini yapma bilinci… Bu yönüyle, depremin hemen ardından, Hataylının ve diğer illerimizin yanında olmayı, mutlak önümüze bir kutsal görev olarak koymayı unutmuyoruz. Görevlendirdiğimiz günden beri, 16 milyon İstanbullunun vicdanını, adaletini buraya taşımaya gayret ettik.

16 milyon İstanbullumuz adına, yoğun bir çabayı ortaya koyduk. Hatta onlarla birlikte seferber olduk. Gece-gündüz, maddi-manevi iş birliği içerisinde, yoğun bir şekilde katkılarımızı nasıl prensipli, devletimizin kurum ve kuruluşlarıyla dayanışma içerisinde ve zorluk değil, kolaylaştırıcı bir metotla, uğraşla nasıl fayda sağlayabiliriz, diye hareket ettik. İşte tam da bugün geldiğimiz noktada ve bundan sonra yürüyeceğimiz noktada hem İBB olarak İstanbul halkı adına hem de TBB Başkanı ve yönetimi olarak Türkiye'deki yerel yönetimler adına, deprem şehirlerinin yanında olmaya kararlıyız.”

“NEŞESİ ORTAK, DERDİ ORTAK BİR TÜRKİYE ÖZLEMİNDEYİZ”

“Önceliğimiz bu konuda ciddi adımlar atmak ve sürekli, ‘Buradaki hangi eksiği tamamlayabiliriz? Hangi konuya katkı sunabiliriz’ şeklinde gözetleyen bir pozisyonda olacağız. Biz; neşesi ortak, derdi ortak bir Türkiye, her yönüyle ortak bir Türkiye özlemindeyiz. Bizim mücadelemiz, tam da böylesi bir yolculuk. İnşallah hep birlikte bunu başaracağız.

Tabii şunu söyleyeyim: Siyasi suni gündemler, toplumda yaratılan ayrıştırmalar, fay hatları, anlamsız kavgalar, gürültüler, bildiğimiz, o gördüğümüz televizyonlarda insanları meşgul eden ya da ettirilmeye çalışılan, insanlarda öfke yaratan anlayışın oralara yansımaları, buraya geldiğim anda, buralardaki gerçeği gördüğüm anda bende uyanan his; ne kadar boş, ne kadar kötü işlerle uğraşılan bir dönemi, üzülerek söylüyorum ki el birliğiyle, bütün yetkili insanlar yaratıyor.”

“BU ŞEHRİ AYAĞA KALDIRACAK OLAN, BU ŞEHRİN GENÇ İNSANLARIDIR”

“Bu şehri ayağa kalkındıracak, kaldıracak olan, bu şehrin genç insanlarıdır. Bizim o gençleri, tam da yerinde, merkezinde iyi hazırlamamız lazım. Fırsat eşitliği sunmamız lazım. İyi eğitim almalarını sağlamamız gerekiyor. Tabii eşitsizlik meselesini giderirken de Hatay’daki eğitim binalarıyla ilgili az önce İl Milli Eğitim Müdürü, burada yapılan faaliyetlerden bahsetti. Hepsi çok kıymetli. Çünkü bin 604 eğitim binasından 210’u yıkılmış kent genelinde. 422 okulda bakım, onarım çalışmaları tamamlandı. Depremden sonra 100 yeni okul inşa edildiği ve yeni inşaların da devam ettiğini, bizim de elde ettiğimiz raporda görüyoruz.

Ancak, konteyner okullarının varlığı, şu anda özellikle deprem bölgesindeki çocuklarımızın, gençlerimizin genelde istemediği, arzu etmediği sahalar. Buralarla ilgili milletçe ayağa kalkmalı, başta tabii ki devletimizin ilgili kurumları, kamu kurumları, bizler; ama aynı zamanda ülkemizin yardımsever insanları, bu bölgeye olan ilgisini asla hafifletmeyecek yüksek seviyede, ‘Ben burada bir öğrencinin eksiğini nasıl kapatabilirim? Benim çocuğumla aynı seviyede aynı derecede nasıl imkanlar elde edebilir’ diye sorumluluk almayı unutmadan hareket etmelidir. Çünkü burada, yüz binlerce insanımızın, yüz binlerce çocuğumuzun, gencimizin eşitsizlik içerisinde olduğu bir gerçek.”

“BİZİM EN BÜYÜK SERMAYEMİZ, ÇOCUKLARIMIZ VE GENÇLERİMİZ”

“Tabii okullarda sadece bina veya sadece yapıların sağlamlığı değil, aynı zamanda okullarla ilgili, eğitimle ilgili araç-gereç, aynı zamanda okullarda hijyen, su, içecek suyundan tutun da birçok konuya kadar eksikliklerin giderilmesi önemli. Bizim en büyük sermayemizin onlar olduğunu ve bu gücün, bu sermayenin gelecekte en büyük potansiyele dönüşmesiyle ilgili de her çocuğumuzun hak ettiği eğitimi alması, bu ülkenin en önemli sorumluluklarının başında.

Çocuklarımızın ve gençlerimizin hakkını yedirmeyeceğiz. Çocuklarımızın, hak ve hukuklarının korunması için ortak mücadelemize devam edeceğiz. Burası da İstanbul Büyükşehir Belediyemizin çalışanlarının çok gerçekten mütevazı bir sorumluluk alma duygusunun inşaata dönüştüğü ve bir eğitim kurumuna dönüştüğü bir yer. Bu yönüyle; 2 bin 789 metrekare inşaat alanına sahip, 12 derslikli, fizik laboratuvarı, kimya, biyoloji sınıfı, güzel sanatlar atölyesi, çok amaçlı salonu, yemekhanesi ve spor salonu, spor sahasından oluşan bu güzel binayı, KİPTAŞ ve Şehircilik Grubumuz, ilk ara tatil sonrasından bugüne, eğitim dönemine eksiksiz bir şekilde hazırladı.

Çocuklarımızın, gençlerimizin hizmetine sunuyoruz. Bu manada başta İBB’nin emekçilerine, KİPTAŞ'a, buradaki yüklenici firmamıza, çalışan her kardeşimize yürekten teşekkür ediyorum. Onların katkılarıyla bunu gerçekleştirdik. Ne mutlu bize.”

“TÜM ANADOLU'NUN MANEVİYATINA ÇOK İNANIRIM”

“Ben, bu güzel coğrafyanın, tüm Anadolu'nun maneviyatına çok inanırım. Acıyı gerçekten bal eylemeyi, hayatı yeniden kurmayı, her koşulda insanına, insanlığa sahip çıkmayı bilir ve o yönde çok büyük fedakarlık yapar bu toprakların güzel ve kadim insanlar, insanlığı. Bu şehre, bu ülkeye hep birlikte sahip çıkacağız. Çocuklarımızın güvenle, mutlulukla geleceğe yürüdükleri şehir olarak Hatay'ı var etmeye, büyütmeye, bütün yokluklarını gidermeye, bütün eksikliklerini inşa etmeye, konumumuz, makamımız ne olursa olsun en yüksek gayretle ortaya koyacağımız çabayla gidermek, hepimizin başının, boynunun en büyük borcudur. Bunu ödeyeceğiz. Sorumluluğumuzdur.

Bu sorumluluğumuzu sonuna kadar yerine getireceğimizden, hiçbir Hataylı ve diğer 11 şehrimizin insanları, asla ve asla şüphe etmesin. Tam da buradan, bugün, buraya gelen ya da gelemeyen gençlerimize, gelen ya da gelemeyen eğitimcilerimize, özellikle öğretmenlerimize, burada görev yapan her insanımıza, çok kutsal bir görev yaptıklarını ve o çocuklarımıza, gençlerimize çok özel bir hizmet sunduklarını, deprem bölgesinde görev alma sorumluluğunu taşıyan her kamu görevlisine minnet duygularımı iletiyorum.

O fedakarlıkların önünde saygıyla eğiliyorum. Hep birlikte düşünelim. Yeter ki, hep birlikte hareket edelim. Afet anlarında bir olalım, birlikte olalım, birlikte düşünelim, birlikte çalışalım, birlikte sorunları giderme yönünde hareket edelim. Bir sefer görev emri gibi davranalım. Kişisel, bireysel, siyasal çıkar ve menfaati önüne koymadan, bu meseleyi en üst seviyeye taşıyarak hareket edelim. Başka bir çözümü yok.”