CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin tutuklu Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun bugünkü davası öncesi Halk TV'de İsmail Küçükkaya'nın programında konuşuyor.
Özel'in açıklamalarından önce çıkanlar şöyle:
Milletin seçtiği belediye başkanına darbe yaptılar, 19 Mart'ta Türkiye'nin 4 gün sonra belirleyeceği Cumhurbaşkanı adayına darbe yaptılar. Bence milleti biz takdir ederse tabii ki bir sonraki Cumhurbaşkanına darbe yaptılar. O darbeyi o gün Saraçhane'ye ki Saraçhane'yi bilmeyenler için hatırlatalım. Bir tarihi yarımadada bulunuyor. Etrafında köprüler, viyadükler var. Bütün köprüleri kaldırarak, kapatarak, gelen metroyu durdurarak, trenleri keserek, vapurlara izin vermeyerek Saraçhane'yi tecrit ettiler. Ve dediler ki 3 kişiden fazla bir araya gelmek yasak. Bütün İstanbul'da 5 gün boyunca.
'155 BİN KİŞİ GELDİ, AKIL ALIR GİBİ DEĞİL'
O gün Saraçhane'ye ben çağrı yaptım. O akşam 155 bin kişi geldi. Akıl alır gibi bir şey değil. Ve ki pek çok engel vardı. Yani ulaşım konusunda olağanüstü engelleme. Olağanüstü. Yani insanlar kilometrelerce geriden örneğin biri diyor ki 7 kilometre yürüdüm. Biri diyor 3,5 yürüdüm. Bizim gazeteci arkadaşlarımız bile zor ulaştılar. Kameramanlar kameraları sırtında 3 kilometre yol yürüyüp geldiler. Ve inanılmaz engellemelere yaklaştığınızda bu sefer bariyerler, bariyerin önünde polisler. Yani yaklaştırmamak için her şey yapıldı.
155 bin kişi bariyerleri yıktı, bir yolunu buldu oraya geldi. Çarşamba 20.30'da 155 bin kişinin Türkiye'ye korkmuyoruz, teslim olmuyoruz, seçtiğimiz başkanı kimseye vermiyoruz. Buraya kayyum atatmıyoruz dediği gündür. Ve 155 bin kişi ertesi gün 250 bin kişi oldu. Üçüncü gün 550. bin kişi oldu. Pazar günü ön seçimin olduğu gün 1 milyon 200 bin kişi oldu. Eskiden rakamlar tartışılırdı. Şimdi drone var. Polisin de dronu var. Tartışmasız 1 milyon 200 bin kişinin geldiği ve bir darbeyi püskürttüğü yerdir Saraçhane. Şöyle söyleyeyim. O gün sabah kayyum o gün sabah Ekrem Başkan'a operasyon yapıldığında saat 7'ye 10 kala ben MYK üyelerime haber verdim. Zaten pek çoğu haberdar olmuştu. Hızla burada buluştuk. Ben 7 çeyrek geçe falan buraya gelebildim. Herhalde 7.30'da benim yukarıdaki sizin de geldiğiniz odamızda bir 8-10 kişi toplandık.
'BUNU İLK KEZ AÇIKLIYORUM'
Durum şundan ibaretti. Bir gece önce Ekrem Başkan'ın diplomasını alakasız bir kurum iptal etmiş. Yani diplomayı İstanbul Üniversitesi'nin İşletme Fakültesi vermiş. Çarşamba günü öğlen 12.00'de toplanıp bunu görüşecekler. Ama anlamışlar ki diploma iptal edilmeyecek. Çünkü 7 kişiden ikisi sadece iptal edelim diyormuş. İftar vakti. Akşamın 7'sinde, 6'sında, 7'sinde İstanbul Üniversitesi'nin yönetim kurulunu toplayıp hiç alakası yok diplomayla. Diplomayı iptal ettiler. İftarda öğrendik bunu. Ben şehit ve gazi aileleriyle Ankara'da iftardaydım. Ekrem Başkan bir ev iftarındaydı. Gözü dönmüş bunların dedik yani. Ben hatta şöyle dedim. Bu normal değil. Yani yarın öğleni bekleyemiyorlar. Gözü dönmüş bunların. Bir şey olacak yani. Zaten tedirgin yattık. Sabah 6'da uyandık. 7'yi dediğim gibi 10 geçe toplandık. Dedim ki arkadaşlar ben İstanbul'a gidiyorum ama partiyi de savunmak lazım. Çünkü biz o hafta başına... Bunu ilk kez açıklıyorum.
'KAYYUM BİLGİSİ BİZE GELMİŞTİ'
Yani şöyle açıklıyorum. Birçok duyum alırsınız hele gazeteciler sizler çok daha iyi. Bize gelen bilgi şuydu: CHP'ye kayyum, İBB'ye kayyum, İstanbul Barosu'na kayyum. Bu hafta üçüne kayyum atacaklar. Yani İstanbul Büyükşehir'i alacaklar. Buna direnecek yapı olan CHP'yi çökertecekler. Bunu savunacak olan avukatların da barosuna kayyum atacaklar bu hafta. Zaten böyle bir tedirginlikle başladık. Dedim ki arkadaşlar genel sekreterimiz Selin Hanım vardı. Güçlü bir ekip yapın. Burada yatın dedim. Yani bunu daha önce bu netlikle hiç konuşmadık. Dedim ki burada yatın. Özgür Karabat 7 gün burada yattı. Gökhan Zeybek 7 gün burada yattı. Veli Ağababa 7 gün burada yattı. Ulaş Karasu 7 gün burada yattı. Ankara İl Başkanlığından, Gençlik Kollarımızdan 150 genç burada yattı kayyıma karşı. Çünkü atarlar. Biz bu binayı o kayyıma teslim edersek Türkiye demokrasini teslim ederiz. Çünkü bu bina öyle herhangi bir bina değil. Hani hep diyoruz ya avukat bürosunda oturup iki kişinin dilekçeyle yazdığı bir binadan bahsetmiyoruz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ilk kongremiz Sivas Kongresi'dir diyor. Sivas Kongresi'nde kurulmuş bir partiden Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nden bahsediyoruz.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinden, Cumhuriyet Halk Fırkası'ndan bahsediyoruz. Bu bina Türkiye'yi teslim etmeyen binadır. Bu bina Türkiye'nin 100 yıl önce kurtuluş mücadelesinin başlatıldığı partinin binasıdır. Burayı verdiniz mi demokrasiyi verirsiniz. Arkadaşlar bana dediler ki: "Siz ne yapacaksınız?" Ben dedim: "İstanbul'a gidiyorum." 15 Temmuz gecesi de böyle hızlı bir değerlendirmeyle doğru bir karar vermiştik. Dedik ki: "Bu bir darbe. Demokrasiyi kuran parti darbenin karşısındadır."
'SARAÇHANE'YE KİMLERİ TOPLAYABİLİRİZ?'
Özgür Çelik'e dedim ki: "Saraçhane'ye kimleri toplayabiliriz?" Dedi ki: "İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisimiz." "Kaç kişi?" "İşte 160 küsur kişi." Dedim ki: "Meclis salonuna derhal gitsinler. Ben bir başka talimat verene kadar oradan çıkmasınlar. Çünkü orası oranın meclis salonu." "Makam odası açık mı?" dedim. Dedi: "Açıktır yani. "Tamam." dedim. "Oraya bir güvenlik alın. Ben geleceğim oraya ve orayı savunacağız. Darbe burayı hedef alacak arkadaş." dedim. Özgür Başkan dedi ki: "Ben o zaman Vatan Emniyet'teydim." Buradan bir grup dedim ki: "Orada güçlü, zinde bir grup tut. Ben geleceğim konuşuruz. Erkenden de hedef etmeyelim. Çünkü siz orada 50 kişi iken gelirler, alırlar orayı. Her an atanabilir. Çünkü terör soruşturması varsa her an atayabilirler." İstanbul'a vardım. Vatan Emniyet'e, şeye, Saraçhane'ye gitmeden önce pardon, yolda Bolu Tüneli'nde gidiyoruz. "Doğrusunu mu yapıyorum?" diye düşündüm. Dedim ki: "Yok. Önce Ekrem Başkan'ın ailesine bir moral vermek lazım." Dilek Hanım'ı ziyaret. Köprüden geçtim. Dilek Hanım'ı, çocukları gördüm.
'ÖLECEĞİZ AMA BURAYI BIRAKMAYACAĞIZ'
Orada basına bir mesaj verdim. Yani ailenin yanında çünkü ailenin morali, işin insani tarafı da önemli. Oradan Saraçhane'ye gittim. Arkadaşlarla toplandık. Dedim ki: "Burayı bırakmayacağız. Öleceğiz ama burayı bırakmayacağız. Burayı savunmamız lazım. Kaç kişi gelir?" Dediler ki: "Çağırdıktan sonra ulaşılabilen herkes gelir ama eylem yasağı var. Çok kişi gelmez." Dedim: "Burada kalacağız. Ben burada yatacağım, kalkacağım." dedim. "Burası yeniden her şey normalleşene kadar bu binayı savunacağız." "Bir duyuru yapalım. Akşam 20.30'da buraya herkesi bekliyoruz. Gün boyu da isteyenler gelsin." , Vatan Emniyet'in önünde de hatırı sayılır bir kalabalık vardı. 3.000-4.000 kişi birikmişti. İstanbul Üniversitesi'nde bir hareketlenme vardı. Öğleden sonra İstanbul Üniversitesi bariyerleri yıktı, akşamüstü meydana girdi. Vatan Emniyet'e Özgür Başkan gitti. Önlerindeki bu tarafa doğru bariyerleri yıktılar. 4-5 bin kişi girdi. Biz oradaki 10.000 kişiyi bu binayı savunmaya yeter gördük. Anlatırken bazen zorlanıyorum. Balkona çıktım. "Ya nereden geliyor bu insanlar?" Her ara sokaktan insan akıyor. Her ara sokaktan insan... Kendi iliğinden akıyor artık. Olacak bir şey değil. Diyorum ki: "Bir sorun ya nasıl gelmiş bunlar?" Diyor ki: "7 kilometre yürümüş, gelmiş."
Gerçek Gündem