İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında önemli açıklamalar yaptı. Konuşmasında ekonomi, kadınlar, İmralı gibi konulara değinen Dervişoğlu iktidara sert tepkiler gösterdi.
EDİP AKBAYRAM’I ANDI
Konuşasına hayatını kaybeden usta sanatçı Edip Akbayram’ı anarak başlayan Müsavat Dervişoğlu, “Kendi benliğinde toplumun sorumluluğunu hisseden bir kıymetti. Bu vicdanla baktı, sanata ve hayata… Ömrü boyunca bir umudu dillendirdi ve o umudu kuşaktan kuşağa taşıdı. “Aldırma gönül aldırma” dedi… “Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz” dedi… “Güzel günler göreceğiz çocuklar” dedi… Kişisel değil, toplumsal mutluluğu öncelemeyi miras bıraktı hepimize. Ruhun şad, mekanın cennet olsun Edip Akbayram…” dedi.
Müsavat Dervişoğlu’nun konuşmasına öne çıkan başlıklar şöyle:
Saray iktidarının Türk milletine reva gördüğü hayat içerisinde bollukla, bereketle, paylaşmakla mülhem bu mübarek ay bile, maalesef anlamını yitirmektedir. Vatandaşımız dünya nimetleriyle olan nefis imtihanını, iktidarın doymak ve durmak bilmez nefsi sebebiyle bir yaşam mücadelesi şeklinde yürütmektedir.
'TÜİK İLE VATANDAŞ MAHKEMELİK'
Ne yıllardır tutulmayan vaatler, ne sonu gelmeyen laf kalabalıkları, vatandaşın aç karnını doyurmamakta, ruhunu zenginleştirememektedir. Bir de devletin kurumları bu yalan dünyasına alet olmuşken, geldiğimiz noktada TÜİK ile vatandaş mahkemeliktir. Ve bu hal, iktidardaki kimsenin umurunda değildir.
'AYNI ÜLKEDE AYNI ÜLKEYİ YAŞAMIYORUZ'
Onlar çatlarcasına kul hakkı yerken, milletin huzurunu sağlamak ve mutlu kılmakla sorumlu devlete olan güven kaybolmuştur. Bu güven kaybı, milletleri içeriden çürüten bir hastalıktır. Bu yüzden verileri, sayıları bu gözle okumak gerekmektedir. Bir ekonomide güven endeksi, 0-200 aralığında ölçülür. 100 puanın altında, ekonomiye güven yok ve vatandaş kötümser demektir. Veriler yerine sarayın dileklerini yayımlayan güven kaybının baş aktörlerinden davalı TÜİK’in verilerine göre, Ocak/2025 güven endeksi 99,2 olmuştur. Dikkatinizi çekerim 100 üzerinden değil, 200 üzerinden. Ortaya çıkan rakamlar arasındaki uçurum göstermektedir ki, aynı ülkede yaşıyoruz ancak, aynı ülkeyi yaşamıyoruz!
'SEKRETERDEN FARKSIZ TAHSİLDARLAR'
Erdoğan ve adları her ne kadar bakan olsa da etkisiz ve yetkisiz birer sekreterden farksız olan tahsildarlarının, yap-boz yöntemi ile yürüttükleri ekonomi anlayışı olduğu sürece, vatandaşlarımızdan esnafımıza, büyük sanayiciden üreticiye kadar, tüm kesimlerin ekonomi politikasına ve uygulamalarına güvenmemesi vaka-i adiyedendir.
'TARIM KESİMİ DE HİÇ BÜYÜYEMEDİ'
Rakamlarla ortaya çıkan vahim tablo yalnız enflasyon oranları ile sınırlı değildir. TÜİK tarafından açıklanan 2024 yılına ilişkin büyüme rakamları da benzer şeyleri söylemektedir. TÜİK’e göre ülke ekonomisi 2024 yılının son üç aylık döneminde yüzde 3, Yılın tamamında ise yüzde 3,2 oranında büyüme gerçekleştirmiştir. Söz konusu ortalama yıllık yüzde 3,2 oranındaki büyümeye baktığımızda, Bu büyümenin başlıca inşaat, net vergi (dolaylı vergilerdeki artışlar) ve finans sektöründeki büyümeden kaynaklandığını, sanayi sektöründe ise çöküş yaşandığını, tarım kesiminin de hemen hemen hiç büyüyemediğini açık seçik bir şekilde görmek mümkündür.
'TÜSİAD’IN BAŞINA GELENLER ORTADA'
İş dünyasının en büyüklerinin dahi başına gelenler düşünüldüğünde ise vaziyet sürpriz değildir… TÜSİAD’ın başına gelenler ortadadır! Geçtiğimiz yıl bu günleri hatırlayalım! Üç harfli marketleri, enflasyonun sorumlusu ilan etmişlerdi. Netice? Netice yoktur, çünkü sorun kendileridir!
'KADINLAR YAŞAMDAN SİLİNDİ'
Saray iktidarı kadınları, yarattığı istibdat kabusunun kurbanına çevirmiştir. Türkiye’de kadının adı, tarihte örneğine rastlanmayacak şekilde yok edilmekte ve silinmektedir.
Bir taraftan gündelik şiddet ve cinayetler, bir taraftan ise işsizlik yani ekonomik şiddet! İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıktıklarından beri yüzlerce kadın öldürülmüştür. Sadece 2024 yılında, kaydedilen 394 kadın cinayeti vardır. 2025 yılının ilk ayında 33 kadın cinayeti işlenmiştir. Kadınların yaşamdan silinmesinin göstergesi sadece cinayetler değildir.
'YAŞAYIN' DEMEYİ AKLINDAN GEÇİRMEDİ'
Yaşarken de hayattan kopartılmaktadırlar. İşsizlik ve mobbing onları yaşarken öldürmenin aracı kılınmıştır. Dünya geneline baktığımızda; kadınlarda istihdam oranı ise yüzde 45 düzeyindedir. Türkiye’de ise halen yüzde 34’ün üzerine çıkamamıştır.
'KADINLAR YAŞAMDAN UZAKLAŞTIRILMAKTA'
2024 yılı sonu itibariyle İş-Kur’a kayıtlı 2.2 milyon işsizin yarısından fazlası kadınlardır. İktidar, kadınlara, “doğurun” talimatı verirken, “Yaşayın” demeyi aklından geçirmemektedir.
2025 sözde aile yılı ilan edilirken, ailenin diğer yarısı olan kadının hali umurlarında değildir. Kadınlar, erkeklerin aldığı maaşın yarısından azını kazanmaktadırlar. Bu tablo birçok şeyi göstermektedir. Cumhuriyet fikrinden uzaklaşıldıkça, kadınlar da yaşamdan uzaklaştırılmaktadır.
Çocuk yaşta evlilikler, halen toplumsal bir trajedidir. Kız çocukları çeşitli mekanizmalarla örgün eğitimden koparılmaktadır.
'CAYDIRICI CEZALAR YETERSİZ'
Kadınları hem sosyal hem de ekonomik şiddetten korumak için, mevcut yasaların etkin bir şekilde uygulanması gerekmektedir. Ancak, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması, psikolojik bariyeri yıkmış, Kadınların hukuki güvencelerinin zayıflatılmasına yol açmıştır. 6284 sayılı kanun hâlâ yürürlükte olmasına rağmen, uygulaması kazanımlarından ziyade eksiklikleri ile anılmaktadır.
Kadınlar devletin korumasına ihtiyaç duyduğunda yeterli desteği alamamaktadır. Kadınların can güvenliği için caydırıcı cezalar ve etkin koruma mekanizmaları yetersizdir. Hukukun üstünlüğüne inanıyorsak, kadınları korumayan bir hukuk düzenini asla kabul edemeyiz!
'KADINLAR AYNI ZAMANDA DEVLET MESELESİ'
Kadınların güçlenmesi, sadece ekonomik refah açısından değil, aynı zamanda milli birlik ve beraberliğimiz açısından da önemlidir.
Kadınlar, Türk milletinin temel direğidir. Onların haklarını güvence altına almak, sadece bir sosyal sorumluluk değil, aynı zamanda bir devlet meselesidir. Bugün, kadınları daha fazla iş hayatına katacak, Şiddetten koruyacak ve eğitimde eşit fırsatlar sunacak reformlara ihtiyacımız vardır.
'CUMHURİYET YASALARIYLA BARIŞAMADIN'
Fitreye muhtaç hale getirdiğin emeklilerimizle barışamadın! Devletine hizmet eden, ama ay sonunu getiremeyen memurlarımızla barışamadın! Alın teriyle üreten ve borç içinde yüzen işçilerimizle barışamadın! Ülkesini özünden çok seven, ama başka ülkelerde gelecek hayali kurmak zorunda kalan gençlerimizle barışamadın! Milyonlarca vatandaşımıza iş-ekmek imkanı sağlayan iş dünyamızla barışamadın!
Demokrasiyle barışamadın, adaletle barışamadın, hürriyetle barışamadın! Bugün o makamlarda oturmanı sağlayan Cumhuriyet’le barışamadın!
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le barışamadın! Trump’la barıştın, Putin’le barıştın, Sisi’yle barıştın, Netenyahu ile barıştın ama Cumhuriyet yasalarıyla barışamadın! Mustafa Kemal’in düşünceleriyle barışamadın.
'MUHALEFET PARTİLERİNİ TEHDİT EDİYOR'
Kenan Evren şimdi kalksa mezarından, yetiştirdiği bu en büyük eseriyle gurur duyardı. Recep Tayyip Erdoğan! Tam onun arzu ettiği gibi bir dikta rejimi kurdu. Üstelik bunu apoletle de değil, kravatla gerçekleştirdi. Öyle ki artık, nereden ve nasıl aldığını kendisinin de bilmediği başkomutan sıfatıyla konuşuyor. Muhalefet partilerini tehdit ediyor. Gerçek Gündem