Şiddet ve Şiddetle Mücadele Çalıştayı'nda konuşan İYİ Parti lideri Müsavat Dervişoğlu, “Devleti yönetenler, toplumun huzuru ve güvenliği adına bu mücadelede öncü rolü üstlenmek zorundadır. Ancak bugün görüyoruz ki: Mevcut yasalar etkin uygulanmamakta, ceza infaz sistemindeki aksaklıklar şiddeti caydırmak yerine teşvik etmektedir” dedi.

İYİ Parti Kadın Aile ve Sosyal Hizmet Başkanlığı tarafından, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla Şiddet ve Şiddetle Mücadele Çalıştayı düzenlendi.

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, çalıştayın sonuç bildirisi toplantısında konuştu.

Dervişoğlu, ''Toplumsal cinsiyet eşitliği ve farkındalık konularında gereken eğitim programları yaygınlaştırılmamıştır. Bu sorunların çözümü, güçlü bir siyasi irade ve kararlı adımlarla mümkündür. İktidara buradan bir kez daha çağrıda bulunuyoruz: Şiddetin önlenmesi, ertelenemez ve ihmale gelmez bir insanlık görevidir'' dedi.

Ekrem İmamoğlu'ndan Mansur Yavaş'la 'Birlik' Mesajı Ekrem İmamoğlu'ndan Mansur Yavaş'la 'Birlik' Mesajı

İKTİDARA TEPKİ

İktidara da tepki gösteren İYİ Parti lideri, “Devleti yönetenler, toplumun huzuru ve güvenliği adına bu mücadelede öncü rolü üstlenmek zorundadır. Ancak bugün görüyoruz ki: Mevcut yasalar etkin uygulanmamakta, ceza infaz sistemindeki aksaklıklar şiddeti caydırmak yerine teşvik etmektedir” diye konuştu.

"NORMALLEŞME EĞİLİMİ GÖSTEREN BİR VİCDAN YARASI"

Dervişoğlu şunları söyledi:

''Bu anlamlı çalıştayın kapanışında, sizlerle aynı çatı altında bulunmaktan büyük bir onur ve gurur duyuyorum. Geçen hafta iki gün boyunca, şiddetin bireyden topluma, toplumdan insanlığın geleceğine uzanan yıkıcı etkilerini tüm yönleriyle masaya yatırdık. Bilimin ışığında, vicdanın rehberliğinde ve sizlerin katkılarıyla ortaya konan çözüm önerileri, yalnızca bir çalıştay raporundan ibaret değil, geleceğimiz için takip edilecek bir yol haritasıdır. Şiddet, yalnızca bireysel bir sorun değil, toplumu derinden yaralayan ve maalesef normalleşme eğilimi gösteren bir vicdan yarasıdır.

Çalıştayımızda açıkça gördük ki: Kadına yönelik şiddet, aile içi şiddet, çocuğa yönelik şiddet, medyada şiddet ve dijital platformlarda yaşanan taciz ve zorbalık gibi konular, birbirinden bağımsız değil, aynı köklere dayanan bir sistem sorunudur. Bu köklerin arasında toplumsal cinsiyet eşitsizliği, ekonomik sıkıntılar, eğitimdeki eksiklikler ve medyanın olumsuz rolü gibi birçok sorun alanı var. Ancak çözüm, her birimizi sorumluluk almaya çağıran bütüncül bir yaklaşımla mümkündür. Ne yazık ki, bu noktada hükumete de önemli bir hatırlatmada bulunmak zorundayım. Şiddetle mücadele, yalnızca sivil toplumun ya da bireylerin omuzlarına bırakılacak bir sorumluluk değildir."

"ŞİDDETİ CAYDIRMAK YERİNE TEŞVİK EDİYORLAR"

"Devleti yönetenler, toplumun huzuru ve güvenliği adına bu mücadelede öncü rolü üstlenmek zorundadır. Ancak bugün görüyoruz ki: Mevcut yasalar etkin uygulanmamakta, ceza infaz sistemindeki aksaklıklar şiddeti caydırmak yerine teşvik etmektedir. Kadınların koruma talepleri karşılanmamakta, alınan tedbir kararları kağıt üzerinde kalmaktadır. Çocuklar, ihmale ve istismara açık hale getirilmiş; ailelerin ve toplumun korumasına muhtaç bırakılmıştır. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve farkındalık konularında gereken eğitim programları yaygınlaştırılmamıştır. Bu sorunların çözümü, güçlü bir siyasi irade ve kararlı adımlarla mümkündür. İktidara buradan bir kez daha çağrıda bulunuyoruz: Şiddetin önlenmesi, ertelenemez ve ihmale gelmez bir insanlık görevidir. Bugün alınmayan önlemler, yarının toplumsal felaketlerinin temelini oluşturmaktadır. Artık mazeret üretmek yerine, harekete geçme zamanıdır.

İYİ Parti olarak, bizler sadece sorunları dile getirmekle yetinmeyen, aynı zamanda çözüm üreten bir siyasi anlayışı temsil ediyoruz. Bu çalıştayın sonunda çıkan rapor ve öneriler, bir siyasi parti olmanın ötesinde, topluma olan borcumuzu ödeme çabamızın somut bir göstergesidir. Bugünden itibaren, buradan çıkan sonuçları hayata geçirmek adına kararlı bir mücadele başlatıyoruz. Bu vesileyle, özellikle şunu vurgulamak isterim; Şiddetle mücadele, yalnızca kadınları ya da çocukları kapsayan bir sorumluluk alanı değildir. Bu mücadele, toplumun her kesimini, her bireyini, her kurumu içine almalı; siyasi ayrımların ötesinde ortak bir vicdanın, ortak bir iradenin ürünü olmalıdır. Hep birlikte, daha eşitlikçi, daha adil ve daha yaşanabilir bir Türkiye’yi inşa edebiliriz.''

ANKA