Türkiye Halkı, Osmanlı İmparatorluğunun yarattığı saltanatın ve şatafatın getirdiği çöküşün ve de bunun sonucu olarak Ülkemizi ablukaya alan Emperyalist işgale seyirci kalışın karşısında yeni bir onurlu duruşun koşullarını Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde yaratmıştır.
Ulusal Kurtuluş Savaşını hem Emperyalist Ülkelere hem de sadece saltanatı düşünen işbirlikçi Padişah ve destekçilerine karşı vererek Cumhuriyeti kurmuştur.
Osmanlı dan Cumhuriyet e sadece içi boşaltılmış saraylar ile kevgir e dönmüş 4000 kilometre demir yolu kalmış, 40 bin köyün 37 bininde okul yok, Bu köylerde yaşayan 11 Milyon insanın %98 inin okuma yazması yok. Köylünün elinde üretim aracı yok, insanlıkla bağdaşmayan Aşiret, Bey, Ağa, Şeyh düzeninin cenderesine sıkıştırılmış mazlum bir halk kalmış orta yerde.
Fişek Fabrikasından Bez Fabrikasına, Gölcük Tersanesinden Ülkenin dört bir yanında yükselen Şeker ve Çimento Fabrikalarına, Dokuma Fabrikalarından Demir Çelik Fabrikalarına, Otomobil Montaj Fabrikasından Nuri Demirağ Uçak Fabrikasına, Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikasından Kâğıt Fabrikasına, Sümerbank Dokuma Fabrikasından Tütün Fabrikasına uzanan Cumhuriyet değerleri bugün ne yazık ki yok edilmiştir.
Osmanlı döneminden başlayan Cumhuriyetin zor yıllarında süren Devrimci Mücadelenin unsurları Ülkenin gerici güçlerinin hedefi haline gelmiş, 1921 de 28 Ocak ta Mustafa Suphi ve 14 arkadaşı Karadeniz in ortasında kayıkları çevrilerek bıçaklanarak katledilmişti.
Bu Ülkenin ve Ülke Edebiyatının devrimci değer i Sabahattin Ali henüz 40 yaşında katledilmiş, Türk Şiirinin Dünya da ki tek temsilcisi Nazım Hikmet vatan sevgisiyle sürgünde yaşamını kaybetmiştir.
Sürgünde yaşamını kaybeden sadece Nazım Hikmet değildir elbet; Türk sınamasının Dünyada ki tek temsilcisi Yılmaz Güney ve Özgün Müziğin büyük sanatçısı Ahmet Kaya Paris’te, Türkiye Sosyalist Hareketinin yürekli önderi Behice Boran Bürüksel de sürgünde yaşamını yitirmiştir.
Yüz Yıllık Demokrasi Mücadelesinin kayıpları sadece bunlar da değildir. Abdi İpekçi, Ahmet Taner Kışlalı, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Bedrettin Cömert, Çetin Emeç, Doğan Öz, Muammer Aksoy, Onat Kutlar, Ümit Doğanay, Asım Bezirci Demokrasi Mücadelesinin bedelini yaşamları ile ödediler. Ne Madımakta Yakılanlar, ne Bahçelievler Katliamında boğulanlar, ne de Maraş ve Çorum başta olmak üzere Türkiyenin birçok bölgesinde katledilenler boşuna ölmediler.
Hain pusularda katledilen, henüz yaşının baharında idam sehpasına çekilen gencecik fidanlar Özgürlük ve Demokrasi mücadelesi için yaşamlarından vaz geçtiler.
AKP nin 18 Yıllık İktidarının bu ülke insanına getirdiği ağır fatura bu gün daha açık, daha net bir biçimde ortaya çıkmaktadır.
18 yılda Demokrasinin, Özgürlüklerin, İnsan Haklarının, Yargının, Adaletin tamamen yok edildiği, Halkın açlık ve Yoksulluğa mahkûm edildiği, Ülke kaynaklarının bir avuç yandaşa peş keş çekildiği, İnsanların, yazdıklarından, çizdiklerinden, söylediklerinden dolayı gözaltına alındığı, zindanlara atıldığı, işinden ekmeğinden edildiği bir süreçte Özgürlükten, demokrasiden ve adaletten yana olanların bir araya gelmesi, Demokrasi mücadelesi ekseninde kenetlenmesi zorunluluğun ötesinde bir tarihi görevdir.
AKP ve destekçileri hızla kan kaybetmeye başlamış ve çözülme sürecine girmiştir. Türkiye de Demokrasi den yana olan siyasi ittifak bu gün seçim olsa iktidarı alacak noktaya gelmiştir.
Böylesi bir koşulda Muhalefetin öncü gücü CHP yi sağından solundan çekiştirmek, AKP nin CHP yi itibarsızlaştırma kampanyasına su taşıdığının farkına varmayarak, CHP de aldıkları görevler üzerinden kazandıkları siyasi tanınırlığı kullanarak parti kurmak için yollara düşen var.
CHP yi zayıflatmayı hedefleyenler Cumhuriyet tarihi boyunca Demokrasi mücadelesi için yaşamını kaybedenlerin kemiklerini sızlatmakta, bu gün Ekonomik, Siyasi, kültürel baskıların cenderesine sıkışmış halkın umutlarını yok etmektedir.
Yaşamını kaybedenlerin kemiklerini sızlatmanın, Ülke insanının iktidar olma umudunu kırmanın, Kısaca sı Yüz Yıllık Demokrasi Mücadelesine ihanet etmenin mutlaka bedeli vardır. Demokrasi Tarihi bu hesabı mutlaka sorur.