“Yoğurdu üflüyoruz, çünkü…”

Konu Alevilik olunca; bugün AKP’nin yaptığı gibi, gelmiş geçmiş bütün iktidarlar, iki şeyi mutlaka yapıyorlar. Birincisi: sürekli yalan üretiyorlar. İkincisi de: Alevi hareketi içinde kendilerine en yakın kesimleri muhatap alıyorlar. Onların görüşlerini allayıp-pullayıp kamuoyuna ‘Alevilerin görüşü’ olarak sunuyorlar. AKP, kendine yakın bir ‘Alevi görüşü’ oluşturmak için bu işi oldukça abarttı. Örneğin; AKP’de ‘Gaziantep İl Başkan Yardımcılığı’ yapmış birine, ismi bile ‘çalıntı’ olan ‘Anadolu Alevi Bektaşi Federasyonu’ ismiyle bir ‘tabela’ federasyonu kurdurttu veya böyle bir federasyonun kurulmasının önünü açtı. Hiçbir temsil özelliği bulunmayan bu ‘çakma federasyonun’ görüşlerinin kamuoyunda ‘Alevi görüşleri’ olarak algılanması için, kendisine yakın epeyce bir medya kuruluşunda yer almasını sağladı. ‘AKP Çankaya Belediye Meclis Üyesi’ olan ve yeni dönemde adı ‘AKP Çankaya Belediye Başkan Adaylığı’ için geçen bir başkasını ise ‘Alevi işadamı’ sıfatıyla öne çıkarttı. Tıpkı ‘Cami Cemevi’ projesine sonradan dahil olan ve birdenbire nereden çıktığı belli olmayan ‘Alevi işadamları’ gibi… Yine aynı şekilde, televizyonlardaki tartışma programları da ‘ezik, kişiliksiz, Sünnilerden medet uman Alevi temsilcilerine’ ve İlahiyat ya da Diyanet kökenli Alevilere açıldı.

Ancak AKP’nin bu hamleleri de tutmadı. Tutmayınca ne oldu? Erdoğan’ın ‘Demokrasi Paketi’nde Alevilere yer kalmadı. Aleviler pakete sığmadı! Paket, yerel seçimler için kendi potansiyel seçmenine selam verme üzerine kurgulandığı için, Alevilerle ilgili yapılması düşünülen ‘yandaşlığı geliştirecek’ düzenlemelerden bile son dakikada vazgeçildi. Gerçek, bu! Ancak iktidarın bu gerçeğine, kendine yakın kalemler bile itiraz edince, AKP bir kez daha bildik iki yalanın arkasına sığındı. Birincisi: “Bu konuda hazırlıklarımız devam ediyor” yalanı, ikincisi ise: Alevilerin duymaktan gına getirdikleri yalan. Bu yalanı en son dile getiren; AKP Genel başkan Yardımcısı ve parti sözcüsü Hüseyin Çelik. Çelik, “Türkiye’deki Alevi vatandaşlarımız çok parçalı ve çok yapılı bir kitleyi oluşturuyorlar. Hepsini aynı ortak paydada buluşturmak çok zor. Kısa bir süre önce Cemevi ile cami bir araya getirildi. İzzettin Doğan’ın başında bulunduğu Cem Vakfı bu işe öncülük etti ama bir başka Alevi grupları da gidip orayı sabote etmeye çalıştılar” diyor. Yani demek istiyor ki; “Bu Alevileri kimin temsil ettiği bile belli değil, bu yüzden biz de karar veremiyoruz.”

Aleviler kendi aralarında tartışabilirler, kavga edebilirler, bugün olduğu gibi farklı isimler adında örgütlenebilirler ama her şey bir yana, iki konuda anlaşırlar. Birincisi: Cemevlerinin Alevilerin ibadethanesi olduğu, ikincisi de: Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurum varlığını sürdürdüğü sürece, eşitliğin de, kardeşliğin de olmasının mümkün olmadığı!..
AKP, Nevşehir Üniversitesi’nin adını –yalandan- Hacı Bektaş olarak değiştirmeyi deneyeceğine, bugün Türkiye’de yaşayan Alevilerin neredeyse tamamına yakınının inanç önderi olarak kabul ettiği Hacı Bektaş Veli Dergâhı Postnişini Veliyettin Hürrem Ulusoy’u bir kez dinlemeyi denesin. Televizyonlardaki, gazetelerdeki ‘görünmez sansürü’ kaldırsın, geniş kitlelerle Veliyettin Hürrem Ulusoy’u buluştursun.

Bakın Ulusoy bu tartışmalarla ilgili ne diyor: “Gerçekten kardeş olmamız isteniyorsa, ancak her konuda aynı haklara sahip olan -ne bir milim aşağı, ne bir milim yukarı, aynı haklara sahip olan- insanlar kardeş olur. Biri seni ötelerse, hiçbir hak vermezse sana, “Cemevin cümbüş evi” derse, onunla nasıl kardeş olacağız? Biz Alevi-Bektaşi toplumu olarak kardeş olmaya hazırız, ama aynı haklara sahip olmak isteriz. Elimiz kolumuz bağlı, ama sen boks eldivenlerini takıyorsun; o zaman eşit olmayız. O zaman avantaj hep sende, hep dayak yiyen ben!.. Devlet de, artık inançtan elini çeksin. Devletin inancı olmaz, devlet inançsızların da devletidir. Her farklı inançtan olanların da devletidir. Sadece bir mezhebi kucağına çekip, öbürlerini itmesin. Biz yoğurdu üflüyoruz, çünkü şimdiye kadar Alevi-Bektaşi toplumuna bir milim bile hizmet gelmedi. Biz sadece şunu görüyoruz: “Aleviler kim? Biziz!” diyecek birileri yaratıldı. Gerçek Aleviler kenarda duruyor. Sadece protesto ediyorlar, kendi aralarında tartışıyorlar. Diğerleri, “Ben Aleviyim” deyip de Alevilik ile ilişiği olmayanlarla temas kuruyor.”