ÜNİVERSİTELER SİYASİ KADROLAŞMA YERİ DEĞİLDİR

Ülkemizde son yıllarda iktidarın siyasi kadrolaşma için tüm kurumları hedef aldığı, tüm yerleşik kuralları hiçe saydığı, tüm değerleri yok ettiğini gözlemliyoruz.

Boğaziçi Üniversitesine atanan rektör bunun ilk örneği değil. Son örneği de olmayacağını AKP Sözcüsünün açıklamalarından anlıyoruz. Israrla Ülkemizin tüm değerlerini bozmak için herşeyi yapıyorlar. Hedefin karanlık bir Türkiye olduğunu görmek ise üzücü.

“Üniversiteler bilim yuvasıdır” sözü her kesimin ortak dilidir. Gerçek ise böyle söylemiyor. Bilimin kaynağı, kuşku, eleştirel düşünme ve özgür akıldır. Bilim dogmaları kabul etmez. Doğruluğu deneyden geçirilmeden, sınanmadan kabul edilen, olduğu gibi benimsenen ve bir öğretinin ya da ülkünün dayanağı yapılan savların bilimle yakından uzaktan ilişkisi olamaz.. Bilimci, yeni bilgiler geliştiren yeni ufuklar açan çok yönlü insandır. Yeniyi üretmek, sınırları aşmakla olanaklıdır. Bilimci özünden de özgür olan insandır. Üniversiteyi üniversite yapan akademik özgürlük, bilmeyi engelleyen her şeyin karşıtıdır.

Boğaziçi Üniversitesine yapılan rektör ataması bilime vurulmuş bir darbedir. Neden; çünkü atama şekli bilimin gerektirdiği özgürlükleri yok sayan, araştırma yapma ortamını emir-komuta biçimine dönüştüren, bilim insanını yok sayan, özgür üniversite öğrencilik yaşantısını hiçe sayan bir anlayışın ürünüdür. Bu anlayış geçmişten bu yana ağırlaşarak sürdürülmektedir.

12 Eylül Darbesiyle getirilen YÖK bilimden uzaklaştıran ilkel bir üniversite yönetim örgütlenmesini getirmiştir. YöK sayesinde Fetöcü Darbe anlayışı paralel bir örgütlenmeyi istediği seviyeye kadar getirebilmiştir. Darbe girişiminden sonra çıkartılan kararname ile üniversiteler daha da bilimden uzak tek adam yönetimine geçilmiştir. Atanan rektörler doğrudan tek bir kişi tarafından ya AKP’li ya da imam hatipli olarak sistematik bir şekilde belirlenmektedir.

Prof.Dr. Engin Karadağ’ın araştırmasına göre üniversitelerde bulunan 196 rektörden çoğunun uluslararası hiçbir yayınının olmadığı, 2011 yılında 2 üniversitemiz dünyada ilk 200 de iken bugün ilk 500 de üniversitemizin olmadığını belirtmiştir. Atanan pek çok rektörün tez çalışmalarının intihal olduğu basında yer almaktadır. Yani başkasının yazdığı bir çalışmayı kendi çalışması gibi yayınlamakta…

Bilim insanlarının deyimiyle “Bilimci, cesaretli bir hak ve hakikat savaşımcısıdır. Saygınlık ve varsıllık peşinde koşmaz. Üniversite özerkliğiyse, bilimciler ve öğrencilerin özgür seçimleriyle, üniversite yöneticilerini ve yönetim ilkelerini belirlemeleri demektir.”

Türkiye’de üniversiteleri de kapsayacak yeniden eğitim ve kültür devrimine ihtiyaç olduğunu ve bunu başaracağımız inancımı siz değerli okuyucularımızla paylaşarak hepinize iyi yıllar diliyorum.