Udumbara Efsanesi

Dostlarımı Udumbara çiçeğine benzetirim. Ender nesneler daima kıymetlidir. Dostlarımda benim için ender olanlardandır. Onlar Udumbara çiçeği gibidirler. Udumbara çiçeğinin birde efsanesi var.

Udumbara efsanesi:

“Budistlerin inandığı efsaneye göre “Youtan Polua” olarak bilinen Udumbara çiçeği 3. bin yılda bir çiçek veriyor. Udumbaranın en eski Hint bölgesinin en eski dili Sanskırıtçe deki anlamı ise “Cennetten gelen hayır çiçeği” olarak biliniyor. Ağaçların dallarında parazit olarak yetişen Udumbara çiçeği, üzerinde yaşadığı ağacın meyvesi içinde yetiştiği için gözle fark edilmesi çok zor. Üç bin yılda bir açtığı söylenen Udumbara çiçeği, bu nedenle Budist efsanesinde çok nadir olayların sembolü olarak kabul ediliyor.

Budizm efsanesinde Udumbara çiçeği ortaya çıktığı zamanlarda bir kralın doğacağına inanılıyor.”

Kültürel yapı her ayrı coğrafyada farklı çizgiler çiziyor. Özünde dünya bir renk cümbüşü.

MONTAİGNE bir eserinde; Brezilya yerlileri olan TUPİ’lerden bahseder, ilginç olan Tupi’lerin evlilik kültürüdür. Montaigne sempati duyduğu Tupi’lerin evlilikleri konusundaki ayrıntıyı şöyle dile getirir:

“ Bizim eşlerimiz başka kadınlara karşı aşk, sevgi duymanızı ne kadar engellemeye çalışıyorsa, onların eşleri de erkeklerinin başka kadınlara aşk duymasını sağlamak için o kadar çaba gösteriyorlar. Kocalarının saygınlığına her şeyden çok önem veren bu kadınlar üstlerine olabildiğince fazla kuma gelsin diye her türlü sıkıntıyı, üzüntüyü göze alabiliyorlar, çünkü erkeğin eşlerinin sayısı onun saygınlığının ölçüsü.”

Dünya bir kültür mozaiği; renkler arasında dolaştıkça zevk almamak mümkün değil. Gençleri bu renkler arasında dolaşırken görmek beni mutlu ediyor.

Geçenlerde kitap listemdeki bir felsefi kitabı yeğenim Suna‘nın okuduğunu görmek beni duygulandırdı. Gençler bizden çok ilerde olmalı bunu görmek bizlere bahtiyarlık veriyor.

Dünyadaki rengârenk kültürle tanışmak güzel. Yazımızı SENECA’nın güzel bir sözüyle bitirelim.

“Önde gidenlerin adımına bağlanmak bizim için tehlikelidir. Hâlbuki insanlar inanmayı, muhakeme etmekten çok seviyor, düşüneceği yerde inanmakla yetiniyor.”

 Hoşçakalın